Kronik ve akut kavramları değişik disiplinler tarafından kullanılmakla beraber ben onları daha ziyade tıbbi terminolojiden almaktayım. İnsanlar kronik ve akut sağlık sorunlarıyla karşılaşabilir. Kronik problemler insanların bir şekilde sahip olduğu, tedavisi imkânsız veya hayli zor olan, sürekli hastalıklardır. Akut problemler ise insanların geçici olarak sahip olduğu ve tedavi edilmesi kronik problemlere nispetle çok daha kolay olan hastalıklardır. Her bir hastalık türü genlerin, yaşama biçiminin, istemeden maruz kalınan etkilerin vs. sonucu olabilir. Kronik hastalıklarla yüzleşen doktorlar hastalığın hastanın hayatını tehdit etmesinin önlenmesini ve hastaların hayatının olabildiğince kolaylaştırılmasını hedefler. Akut problemlerde ise hasta hastalığın tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılması için tedaviye tabi tutulur...
Ülkelerin problemleri de kronik ve akut ayrımına tabi tutulabilir. Kronik problemler zaman sınırı tanımayan, iktidarlarla doğrudan bağlantılı olmayan, iktidarların değişmesi ile ortadan kaldırılması zor olan problemlerdir. Akut problemler ise büyük ölçüde iktidarın tutum ve icraatlarına bağlıdır ve buna bağlı olarak hemen hemen tamamen veya çok büyük ölçüde ortadan kaldırılmaları mümkündür.
Elbette bu ayrım mükemmel olmaktan ve her şeyi izah etmekten uzak. Problemler bazen bu kadar kesin ve keskin şekilde birbirinden ayrılamaz. Kimi durumlarda kronik problem riski her zaman vardır ve birkaç akut gelişme hastalığın nüksetmesine sebep olur. Mesela demokratik ülkelerin finans sistemleri bir problem oluşturma potansiyelini her zaman bünyesinde taşır. Bunun nedeni sistemin özü ve işleyişidir. Kısmî rezerv bankacılığı sistemi bankalara kendilerine emanet edilen mevduatların yüzde on kadarını rezervlerinde tutarken geri kalanını müşterilerine kredi olarak kullandırma imkânı sağlar. Böylece bankalar eliyle bir tür para ortaya çıkarılmış olur. Bunun elbette ekonomik hayata çeşitli faydaları vardır. Ancak, sistemin işlemesi mevduat sahiplerinin mevduatlarını aynı anda bankadan çekmek istememesine bağlıdır. Bunun vuku bulması hâlinde sistemin çökmesi ve tüm reel ekonomiye yayılacak bir krizin çıkması kaçınılmazdır. Ve bu tür bir panik çeşitli sebeplerle doğabilir…
Türkiye bu çerçevede kronik ve akut problemlere sahip. Üretim faaliyetlerinin diğer bazı ülkelerdeki emsallerine göre verimsizliği, tasarruf yetersizliği ve buna bağlı olarak sermaye eksikliği ülkenin kronik problemler arasında sayılabilir. Bir diğer kronik problem ülkenin aşırı siyasileşmesi ve hemen her işin yapılması veya yaptırılmasının bir şekilde siyasi kanallardan ve temaslardan geçmesidir. Kronik problemler çok uzun zamana yayılır. İktidarlarla doğrudan bir bağlantısı yoktur. İktidarlar bu problemlere müspet veya menfi etkide bulunabilir ama bu problemleri kökten çözemez. Buna karşılık akut problemlerden de bahsedilebilir. Meselâ eğitim sisteminde tıkanma, bir ölçüde enflasyon gibi. Akut problemlerin doğmasında iktidarların tutumu ve icraatı önemlidir.
Ülkemizde bazı muhalif çevreler ülkenin tüm kronik ve akut problemlerini iktidara atfetmekte. İktidarın değişmesinin bütün problemlerin neredeyse hiçbir şey yapmaya gerek kalmaksızın çözülmesini sağlayacağına inanmakta. Elbette bu bakış bir tür devletçiliği yansıtmakta. Bunun olmasında, özellikle genç kuşak açısından, ülkede AK Parti iktidarının demokrasilerde istisnai olacak derecede uzun olması, egemen siyasi kültür ve sosyal medyanın büyük tesiri var...
Şimdiden bu tür bakışa sahip olanları uyarmak iyi olur. Bir iktidar değişikliği olursa tüm problemlerin çözülmesini boşuna beklemesinler. Türkiye kronik problemleriyle yaşamaya devam edecek. Akut problemlerin ise bir kısmı çözülebilirken diğerleri ağırlaşacak ve muhtemelen yeni problemler ortaya çıkacak...