'Hediye kazandınız'

A -
A +

Bir arkadaşım anlattı: Bir gün telefon çaldı. Tanımadığım numara diye açıp açmamakta tereddüt ettim ama sonunda açtım. Arayan kadın "Çevir-kazan uygulamasından motosiklet kazandınız" dedi. Tabii ki inanmadım. Arayan kadını beni dolandırmaya kalktığına pişman etmek için neler yapıyorum neler...

 

"Kesin kazanmışımdır" ya da "He he" gibi şeyler diyorum. Hatta "Banka şifremi de vereyim mi?" falan diyorum ama kadın ciddiyetle devam ediyor. İş yerindeydim. Akşam aramalarını istedim. Verdiğim saatte de aradılar. Yine aynı şeyler... Motosiklet kazandınız, şu kadar vergisi var... Vergi deyince dedim; kesin dolandırıcılık. Kim bilir ne kadar isteyecekler... Fakat bir yandan da gerçek mi diye düşünmeye başladım ve arayan kişiye "Ben merkeze gelip ödeyebilir miyim vergiyi" diye sordum. Karşı taraf "Tabii memnuniyetle" deyince biraz rahatladım. Gerçekten Vodafone merkeze gidip vergiyi ödedim, makbuzu resmî onaylarla aldım. 1 hafta sonra teslim edileceği söylendi ve gerçekten de 1 hafta içerisinde geldi kıpkırmızı motosikletim...

 

Meğer şirket asıl talihliye ulaşamamış. Birinci yedek talihli telefonunu açmamış. İkinci, üçüncü yedekler de. Arkadaşım 4. yedek olarak hediyeyi aldı...

 

Biraz komik ama etrafımızda o kadar çok dolandırıcılık var ki, her tanımadığımız telefona "dolandırıcı" diye bakıyoruz. Muhtemelen motosikletin asıl talihlisi ve ilk 3 yedek de tanımadıkları numarayı aynı korku sebebiyle açmamışlardır. Kısmet. Ama buradaki korku da hiç boşuna değil. Ne profesörler, polisler, savcılar, hâkimler dolandırıldı... Kimler kimler, çöp kutularına yüz binlerce lira bıraktı. Sırf telefon eden kişi "Savcıyım, hakkınızda şikâyet var" dedi diye...

 

 

Sarı-lacivert aşk

 

 

Fenerbahçe başkanlık yarışında Ali Koç ipi göğüsledi. Son iki seçimin aksine, epeyce çekişmeli, bol iddialı, bol gösterili ve hatta sanırım televizyon tarihinin ilk canlı aday kapışmalı seçim dönemi oldu... Bu kapışma alevlenmeden evvel, Fenerbahçe'ye 1998-2018 yılları arasında 20 yıl başkanlık eden, şike iddiaları sebebiyle bu uğurda hapis bile yatan Aziz Yıldırım, ekonomi gazetecileriyle bir araya geldi. Gayesi, hisseleri Borsa İstanbul'da işlem gören kulübün ekonomik olarak bugünkü yerini, borç ve mal varlığı hakkında bilgi vermek, borçları nasıl kapatacağını anlatmak ve "Artık çocuklar ağlamasın, şampiyon olalım" amacına gidecek yolu açıklamaktı. Anlattı. Bunları haberlerimizde işledik.

 

Kulübün borçları, alacakları, transferleri, başkan olursa yapacakları, stadı büyütme projesi evet ama benim hiçbir zaman cevabını bulamadığım soru yine aklımdaydı: Bu nasıl bir aşk? Bu aşk karşılıklı mı?

 

Evet, ben Fenerbahçe taraftarıyım fakat holiganlık derecesinde değil. İzlerim, üzülür ya da sevinirim, biter.

 

Ben böyleyim ama etrafta öyle Fenerbahçe taraftarları görüyorum ki... Kombine bilet alıyor, deplasman dâhil bütün maçlara gidiyor, olur da gidemezse diye tedbiren şifreli maç yayını yapan kanala abone oluyor... Flama, forma, obje, ne bulursa alıyor ve hatırı sayılır bir para ödüyor. Fenerbahçe yenerse bayram, yenilirse yas ilan ediyor. Yani maddi manevi her şeyi feda ediyor takımına. Yani sürekli "verici" tarafta...

 

Teknik adamlarla futbolculara bakıyorum. Transferlerde milyonlarca dolar, avro havada uçuşuyor, özel uçaklar, helikopterler birbirini izliyor... Çalış çabala, maç 90 dakika... Üzüntü de sahada, sevinç de. Orada bitiyor yani. Elbette bu profesyonellik ve olması gereken...

 

Sonra dönüp yönetime talip olanlara bakıyorum... Kocaman kocaman şirketlerin sahipleri, başkanları... Ali Koç... Koç Holding gibi ülkenin en büyüğünün yönetim kurulunda. Aziz Yıldırım deseniz büyük ve ilgi bekleyen büyük bir şirkete sahip. Başkan da aday da bütün bu işlerini bırakıp Fenerbahçe için gecelerini gündüzlerine katmak, milyonlar harcamak, ailelerinin zamanından çalmak için yarışıyor.

 

İşte kafamdaki bu çelişkiyi Aziz Yıldırım'a sordum.

 

Dedim ki: Siz ailenizi ihmal ettiniz, işinizi ikinci-üçüncü plana attınız ve hatta özgürlüğünüzü feda ettiniz. Bütün bunların karşılığı nedir?

 

Dedi ki: Fenerbahçe sevdası...

 

Peki dedim; bu sevda için feda ettiğiniz şeylerin manevi değeri sonsuz da, işinize harcamanız gereken vaktin maddi karşılığı nedir?

 

Onun yerine, yönetime aday olan isimlerden Mahmut Uslu cevap verdi: Kaç kere "Biraz işinize zaman ayırsanız Başkan" dedim, dinletemedim...

 

Sonra kendisinden verdi örneği: Ben Türkmenistan'da iş yapıyorum çoğunlukla. Fenerbahçe yönetimine girdiğimde ülkede ilk 5'ten biriydim. Şu anda esamem okunmuyor. Bunun maddi karşılığını varın siz hesaplayın...

 

Yok, hesaplayamadım tabii... 

 

Fakat anladım ki bir taraftar harcıyor, bir yöneten sanıyorum. Kazananlar her şekilde saha içinde...

 

     ***

 

Mutlu bayramlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.