Kasap et, koyun can derdindeydi. G.Saray'ın kaybetmesi şampiyonluğa da Şampiyonlar Ligi'ne de veda anlamına geliyordu. Rize için durum daha da vahimdi. Kazanmak helvalı tahindi ama ya kaybetmek!.. Yeniden İkinci Lig kâbuslarıyla yatıp kalkan Rize, Ali Sami Yen'de yatmadı. Çok koştu, hep çalıştı, amansızca savaştı. 15'te Zafer'le öyle bir gol kaçırdı ki, akıllara zarardı. Sanki şampiyonluğa oynayan Rize, düşmek istemeyen Cimbom'du. Ve maçın başından beri G.Saray'ı alttan alttan oyan Rize, Altan'la üste çıktı. Hem de ne çıkış. Sarı-kırmızılıların iki ayağı bir pabuca girmişti. Çıkarmak da göreviymiş gibi hakeme düşmüştü!.. Nedendir bilinmez 1-0'dan sonra Bülent Yıldırım, 1-1'e kadar ufak ufak G.Saray'a çalışmaya, Rize'yi "alttan alttan oymaya" başladı. Saydım; tam 5 haksız faul çaldı Rize'ye... Hele birinde Cem Baki ile atağa kalkmış olan Rize, kalesinde golü gördü. Bülent Yıldırım'ın uydurduğu saçma bir faul kararı belki de kalesinde 2. golü görecek olan G.Saray'a beraberliği getirdi. Necati'nin de ateşlemesiyle Aslan gözünü açmıştı. G.Saray artık durmuyor, golcüler susmuyordu. Bildik tanıdık takım sahne almıştı. Eskilerden kalan 5 dakikalık bir varyetesi bile yetmişti. O güzelim Rize artık tanınmaz haldeydi. "Büyük takım - küçük takım" filan dedikleri bu olsa gerek. Sonuç: Rize girdi krize, Aslan tepede iz süre...