Bugün yine seninle G.Saray olarak sevinçlerimi ve sıkıntılarımı paylaşmak istiyorum. Beni her konuda tek anlayan sensin... Biliyorsun şampiyonluktan koptuk... Ancak, "Bir ihtimal daha var" diyerek dün Sakarya'ya gittik... Aslında Sakarya tam bana göre bir deplasmandı... Bir kere uçak masrafım yoktu, bu açıdan bakarsak Başkanın sevinçten takla atabileceği bir durumdu... Sakarya seyircisi cezalı diye ortalık tenha, stat bomboştu... Bu da futbolcular için baskı altında kalmamak adına müthiş bir artıydı... En önemlisi de rakip düşmüş, iddiası yok. Bu da Gerets'e sunulmuş en büyük bir hediyeydi. Çünkü onun kadrosunu, onun oyun planını, onun taktiğini çok ciddiye alabilecek bir felsefe, öyle bir hoca, öyle bir futbolcu ordusu olmayacaktı... Anlayacağın ligin en az golünü atan ve bu maç öncesi de ligden çekilme kararından son anda cayan Sakarya'nın beyin ölümü de gerçekleşmişti... Nitekim maça da iyi başladık. İlk golü kaçıran biz, şutları atan da bizdik. Üstelik Song bile sahadaydı. Sezonun en kolay oyunuydu. Bayağı da bereketli bir geceydi. 4 dakikada iki gol geldi, Mehmetler yeniden kazanıldı! Mehmet Güven ve Mehmet Topal gecenin prensleriydi. Ayhan ise her zamanki gibi yine lokomotifti. Her şey iyi güzeldi de ben neden sevinemiyorum dersin? Sevgili günlük; dünkü farklı skor beni tatmin etmedi biliyor musun... Çünkü ben dünkü galibiyete rağmen kalan 4 haftada şampiyonluğu kaybettiğimiz inancındayım. Bunun en büyük sebebi kim biliyor musun? Tabii ki Gerets.... Dün geceki galibiyette Gerets'in ne kadar payı varsa, kaçtığına inandığım şampiyonlukta daha fazla payı bulunuyor. Onun çoğu zamanki korkaklığı ve bazı futbolculara karşı yürüttüğü kuru inadı hani o, "Bir ihtimal daha var"ı ortadan çoktan kaldırdı bence. Aslında ihtimal değil, ihmal vardı... O yüzden de bu galibiyetin çok fazla anlamı olabilir miydi? Sakarya için durum, "Hızlı yaşa genç öl cesedin yakışıklı olsun" derler ya, aynen öyleydi. Ligin en erken mevta olan takımıydı. İtiraf etmek gerekirse ne bir iyiliğini ne de yakışıklılığını göremedik. Dirisi neyse ölüsü de oydu. Ben sana bunları anlatırken az daha beni mıhlıyorlardı biliyor musun. Sakarya'ya bizden gitme Murat'ın sert şutu boğazıma diziliyordu az kalsın. Arkadan Hüseyin Tok'un kafasında neredeyse canımı zor kurtardım. Bizim çocuklar 3-0'ın rehavetine girdi. Maçın son yarısı ortada geçiyor. Her şeye rağmen Adapazarı'nda işler yolunda. Züğürt tesellisi dedikleri bu olsa gerek... Sevgili günlük, bir de şunu anlamıyorum: neden herkes Ağrı Dağı'nın eteğinde uçan güvercin olmak istiyor, Gerets neden Tigana gibi ağzında kürdan yerine lafı dolandırıyor, Mondragon'un ishali tamamen geçti mi de oynadı? Masa nasıl icat edildi, neden adını patlıcan koymadılar, şu Pi sayısını kim buldu, Canaydın'ı başımıza kim dikti? Ümit isteseydi 68'deki o golü atamaz mıydı? Neyse bu saçma sapan sorularımla seni de bunalttım. Hoşçakal sevgili günlük... *** Sonuç olarak iki takım da bu sene arabayı devirdi. O halde iki takım için de arabalı birer fanteziye ne dersiniz? Sakarya için fantezimiz: Temel araba kullanırken sık sık cebinden küçük bir kağıt çıkarıp okuduktan sonra tekrar cebine koyuyormuş. Ne mi yazıyormuş bu kağıtta? "Gaz pedalı sağda, fren solda..." Sakarya, ne zaman gaz verip, nerede fren yapmak gerektiğini bir kağıda bakmaksızın öğrenirse o zaman Süper Lig'den düşmeyecek. G.Saray için fantezimiz: Temel yeni satın aldığı arabasını kullanırken kahkahalarla gülüyormuş. Niçin? Çünkü dostları güle güle kullan demiş... G.Saray'ı güle güle kullan Sayın Gerets, güle güle kullan... Nice 3-0'lara...