Organlarının yarısını Yozgat dışında bir yerlerde bırakan Aslan, "yarım elma, gönül alma" oyunuyla sahne aldı dün... Hâl böyle olunca da iki puanı ve liderliği de Yozgat'ın göbeğinde bıraktı. Neymiş efendim, Hakan hainmiş, Hasan sakat, Fleurquin'in evleneceği gelmiş, Perez'in kakası... Lig bu kardeşim, yok bunun şakası... Buna bile bile lades derler... Yenilmek, puan ya da puanlar kaybetmek için ne gerekliyse G.Saray yönetimi onu yaptı bu maç öncesi... Moral bozdu, futbolcunun altını oydu, yetmedi Lucescu'yu bile kovdu... Kararsız yönetim, kararlı Yozgat karşısında koca G.Saray'ı ele güne rezil etti, rüsva etti. Sergen'in atılması gerektiği bir maçtan tek puanı "utanç" verici bir şekilde kurtardı. Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belliydi. Futbol psikolojik bir oyundur. Ve maç önce saha dışında kazanılır. Sarı-kırmızılı futbolcular başkan Mehmet Cansun'la rastgele ikinci başkanlık makamını işgal eden yardımcısı Altaylı sayesinde maça zaten 1-0 yenik başladı. Yozgatspor maçı bu "müthiş ikili"nin gölgesi altında kaldı. Lucescu, bir Yozgat maçı öncesi Shaktar gibi ünsüz, ünlemsiz, soru işaretli bir kulüple masaya oturup ayrılmayı göze almışsa... Sergen, bir Yozgat maçı öncesi menecer Sinan Engin'le sabahlara kadar Beşiktaş'la anlaşmak için masaya oturuyorsa... Kaptan Bülent, Suat ve Arif bir Yozgat maçı öncesi, kazanılan onca zaferlerin kahramanları olarak bu yönetim tarafından "hain" ilân edilmişse... Hakan Ünsal, bunca yıl yaptığı hizmetlerin ardından bir Yozgat maçı öncesi vefasızca PAF takımına gönderilmişse... Ve yine bir Yozgat maçı öncesi futbolcular, "Yahu meğerse bizi bunlar yönetiyormuş..." psikolojisine sokuyorsa varın siz düşünün bu maç nasıl kazanılırdı diye... Yazık!.. Koca bir yazık... Bu yönetim, onlara oy verenler tarafından G.Saray'a atılan koca bir kazık... Tamam, herşey tamam da. Yozgat'ın hiç mi suçu yok? 3-3'lük sonuç sadece bu şartlardan oluşmadı tabii ki... Yozgat'ı da deşifre etmek lâzım. O, Diallo'nun kurtardığı toplara ayıp değil mi? Hangi akla sen koca Ümit Karan'ımın, Sergen'imin o estetik vuruşlarını (!) heba eder, ellerinde eritirsin!.. Cihat, Hamza ve sen Cengizhan... Hiç mi utanmanız yok mu? G.Saray'ın ekmeğini yediniz senelerce... Ve hiç utanmadan eski takımınıza karşı savaş dersi veriyorsunuz (!) Hem de ne savaş? Kıran kırana, canhıraş bir biçimde. Ve Selçuk Dereli... Maçın kilit ismi. Ya da G.Saray'ın 12. adamı... Dakika 82... Durum 3-1... G.Saray için herşey bitmiş, hatta Sergen atılsa herşey çok önceden bitecek. Öyle bir giriyor ki Hüseyin'e... Mağlubiyetin verdiği hırsın yüzde yüzünü rakibinden çıkartmak istiyor. O ana kadar sahada hiç birşey yapamamasının acısını Hüseyin'den çıkarmak niyetinde. Herkes görüyor ama Selçuk Dereli görmüyor! Olayı kırmızı yerine sarı kartla geçiştiriyor. 30 saniye sonra soyunma odasında duş alıyor olması gereken Sergen golünü atıyor. Sonra tartışmalı bir penaltı ve 3-3... Vah Türk futbolum vah... Vah G.Sarayım vah.... Vah Yozgat'a ki ne vah....