Türkiye Ligi beş yıldızlı otel değil... Yatmak değil atmak gerek... Taç atacaksın, şut atacaksın, gol atacaksın... Ana - avrat slogan atacaksın, para atacaksın, ayakkabı atacaksın, hava olsun diye cep telefonu bile atacaksın... Hakem olup oyuncu atacaksın, yönetici olarak hava... Atılgan insanlarız vesselam... Ben de koca Metropolitan Hastanesi'ni, Metropol yaptım... Burnumu oynattım hastanenin genel koordinatörü Dr. Mücahit Atmanoğlu'nu başhekim makamına atadım!.. Yetmedi, adam Diyarbakırlı'yken Trabzonlu yaptım... Ben yaptım oldu hesabı... Allayıp pullayıp Salı Pazarı'nda da teşhir ettim... Ama neden? Bir sorsanıza neden diye... Ben sormadım böyle oldu... Ya da yanlış adrese sorunca öyle oldu... Trabzonspor'a göğüs reklamı veren Memorial Hastanesi'ymiş bize Metropolitan diye yutturdular... Kim? Federasyonda etkili, yetkili, kelli felli biri... Yanlış hesap Bağdat'tan döndü... Trabzon'a paralar Metropol(itan)'dan değil, Memorial'dan gitmiş... Haberi 10 bin metreden alırsan olacağı bu işte... Ama bazen en güzel tesadüfler yanlışlardan doğarmış... Telefonda beni yanlıştan döndüren Mücahit Atmanoğlu, bu müthiş atmama hayran kalıp tanışmak istemiş. Türkiye Ligi beş yıldızlı hotel değil... Yatmak değil atmak gerek... Önce Yimpaş Yozgat, sonra Antalya... Futbol şimdi son kurbanını arıyor... Rize, Samsun... Bakalım 90'a kim asılacak, kimler direkten dönecek... Hepsi ama hepsi az sonra... G.Saray bu sene Türk futbolunun yine süper benzini... Fener kurşunsuz, Beşiktaş normal... Anadolu yine mazotluyla idare etti... Ama gerçek şu ki; Türkiye sonu bilinmeyene gidiyor... İnternet savaşlarına... Kim efsaneymiş, kim kestaneymiş, kim en çok kupaları müzesine götürmüş, kim götürememiş, kim ay-yıldızı Kopenhag'da sallandırmış, kim yerin dibine batırmış, kim kimden önce kurulmuş, kimin renkleri daha renkliymiş?.. Ve bu gerçekler artık bilinsinmiş... Eskiden sadece medya kulüplere hükmediyordu, şimdi internet çıktı... Ve internette taraftar yönetimleri yönetiyor... Mesela G.Saray'ın web sitesinin forum bölümünde söz alan taraftarlar gönüllerine göre yeni sezonun yeni kadrosunu kuruyor. Ve isimler sunuyor; Effenberg, Ortega, Alex, Mehmet Scholl, Janker... Ve ekliyorlar, "Ben yönetici olsam bu futbolcuları alırdım... Çünkü bonservisleri elinde..." Aman Allah'ım o da ne?.. Bir bakıyorsunuz Ortega, Mehmet Scholl, Janker, Alex bir süre sonra gazete manşetlerinde... Neden? Çünkü yöneticiler taraftarın sesine kulak verip, "Bir bakalım yahu ya doğru söylüyorlarsa..." deyip menecerleri harekete geçiriyor. Menecerler de gazetecileri... Ve sonrası malum... Git gel Konya 6 saat... Yalnız transferler mi? Psikolojik baskılar da var... İşte ve mesela; "Yöneticilerimiz Souness'dan bahsederken 'Ulubatlı Souness' diye bahsetsin... G.Saray'dan 'Efsane veya yaşayan efsane' diye söz etsin. Kestanespor'la Kuşspor'un (yani Fener'le Beşiktaş) yaptığı psikolojik baskıların bütün şansı bizim deplasman maçlarımızdı' diye açıklama yapsın..." Ve bir gün Aziz Üstel'i dinledim gözlerim kapalı, son Fener maçı öncesiydi; "Ulubatlı Souness bayrağı dikmişti..." diye Tabii bazen internet savaşlarında komik şeyler de oluyor... İşte G.Saray ve Beşiktaşlı iki taraftarın ortak mesajı: "Fener marşı gerçekte İspanyol falanjistlerinin marşıdır... Viva Espana (Yaşa İspanya) olduğunu herkes biliyor. Bunu Barcelona maçında bir ağızdan söylediler. G.Saray ve Beşiktaş'tan ağzı yanan İspanyollar'ı farkında olmadan bu marşla coşturdular. İspanyollar kendi seyircileri önünde oynadıklarını sandılar. Sonuç: 0-3..."