Böyle mi olacaktı?

A -
A +

Doğrusu umutsuzdum... Ve benim umutsuz anlarımda sarfetmek, haykırmak istediğim bir sözdü o, umutsuzluğa inat... O hep yüreğimin derinliklerinde ama dilimin tâ ucunda... Umut vermek için her zaman sakladığımdı... G.Saraylı futbolcular sahaya çıkarken tribünlerdeki "ben", fırlatmak istedim... Ve haykırmak... Ve bağırmak... "Ağlamak istiyorsan eğer, sakın yapma... Çünkü mutlaka bir yerlerde senin gülüşün için yaşayan birileri vardır..." Umutsuzdum çünkü; bu takımdan 8 delikanlı haftaya teskere alacaktı... Ve ben nasıl dönmediysem teskereden sonra askere, onlar da dönmeyecekti sarıya ve kırmızıya.... Allahım, kalpten kalbe giden bir yol mu vardı, ne?... Serkan'dan cevap gelmişti birden... Yarım saat içinde biter diye beklediğim sarı-kırmızı umutlar, o bir yerlerde gülmek için bekleyenleri "gol" diye ayağa kaldırıyor, "yoluna" şampiyonluk umutları ekiyordu yeniden... Ve istenen tek şey vardı artık... "Bursa da Fener'i vursa..." *** Doğrusu umutluydum... Çünkü zıpkın gibi delikanlıydı... Saçlar jöleliydi... Uğrunda ölmeli miydi?.. Çünkü çok seviyor, deli gibi seviyordu... Eteklerine yapışmıştı ama "şampiyonluk" hiç yüz vermiyordu. Şampiyon olamazlarsa da ligine vurmalıydılar... Bu aşk ve o şevkti G.Saray'a karşı onları kudurtan. Ve yenilen goller bile vız gelir tırıs giderdi... Antepli aşıktı, Antepli istiyordu, Antepli ona kurbandı... Ve benim umutlu anlarımda sarfetmek istediğim, haykırmak istediğim bir sözdü o, umutlara inat... O hep yüreğimin derinliklerinde ama dilimin tâ ucunda... Daha da umutlanmak için her zaman sakladığımdı... Antepli futbolcular sahaya çıkarken tribünlerdeki "ben" fırlatmak istedim... Ve haykırmak... Ve bağırmak... "Eğer çölde bir zambak olsaydın seni yaşatmak için gözyaşlarımla sulardım..." Kalpten kalbe bir yol olduğu doğruydu, ve de dosdoğru... Ve istenen tek şey vardı. G.Saraylı neyi istemişse aynısıydı Antep için... "Bursa Fener'i vursa..." *** Kıran kıranaydı... Umutla umutsuzluk çarpışıyordu binlercesinin önünde... İşin tuhafı bir ömrün yarısı bittiğinde, umutsuzluk umuda karşı üstünlük sağlamıştı. Sihirbaz iki golü attıran Hagi miydi, yoksa yiyen Ömer miydi yanlış olan?.. Ammaa, hayatın ikinci yarısı için düdük çalındığında umutlunun da umutsuzun da umutları allak bullaktı. F.Bahçe: 2 - Bursa: 0... Önce Batista, Şampiyonlar Ligi hırsıyla vurdu, ardından gene Batista... Ama Taffarel'in pençelerindeydi her defasında ikincilik... Arada Aslan saldırıları biraz gözdağıydı ama Antep gemileri yakmıştı... Sadece gemileri mi? Belli ki Şampiyonlar Ligi'ni de... Hasan Şaş ise küçük bir noktaydı büyük umutları bitiren... Ve küçük bir hediyeydi; bu yılki G.Saraylılar'ın gelecek yılın G.Saraylılar'ına... Bence bu maçtan galip çıkan, seyyar satıcılar, stad çevresinde otopark işletmecileri ve yediğim enfes çiğköfte sebebiyle bendim galiba... Ve tabii ki en kârlısı da F.Bahçe...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.