Cimbom da Pendik'lendi

A -
A +

Erzurum'u karlara saplasak da mı aklasak, karlara saplamasak da mı aklasak?.. Maçtan önce her G.Saraylı'nın birbirine dalga geçer gibi sorduğu soru buydu... Adamlar düştü ya, bir tekme de sen vur... Ama, esami listesi elime geldiğinde "Eyvah" diyerek baktım kadrolara... Gayri ihtiyari "Eyvah, Bursa" diye mırıldandım. Kadro aynı kadro, hava aynı hava... Acaba sonuç da... (...........) Küçük (!) bir kaza olabilir miydi? Sonra küçük bir tebessüm?... Tabii ki aynı sonucun olması birçok açıdan mümkün değildi. Neden, bunu sonradan idrak (!) edebildik. Erzurum hem bitap, hem de 2.Lig'e düşmüş. Hoş, 1.Lig'deyken de G.Saray'ın en büyük çerezlerindendi. Şimdi bu haliyle mi dert olacaktı?.. Tabii ki olmazdı, olamazdı... Bir tarafta sosyetenin gözbebeği, diğer tarafta saf Anadolu çocuğu.... Bir kere Erzurum'un kendi seyircisi inanmamış tura... Tribünler boş, hava loştu... Zemin futbola değil, kay-kay yapmaya daha müsaitti. Erzurum, kendisiyle ilgili bütün olumsuzluklara rağmen canhıraş şekilde mücadele ediyor, "kolay lokma" olmuyordu. Hasan Şaş, Şampiyonlar Ligi'nde çektiği hareketleri Erzurum'a da çekmesine rağmen ı-ııh, çocuklar yemiyordu. Perez'le Victoria'ya Erzurum havası iyi gelmiş, yüksek rakımdan bu bakımdan etkilenmemişlerdi. Ama herşey de mükemmel gitmiyordu. Ne de olsa Erzurum, henüz 1. Lig tecrübesine son noktayı koymamıştı. Kalesindeki yabancının bile tükrüğü daha kurumamış, patenti Yugoslavya'ydı... Dakikalar ilerleyip hele de ilk yarı sıfır-sıfır bitince küçük tebessümler yeniden endişeye dönüşmeye başladı. Ama kimse yanlış anlamasın. Bu tebessüm ya da endişelerin temsilcisi asla ben değilim. Tarafsız bir spor yazarı olarak ve G.Saray'ı takip eden bir muhabir olarak sarı-kırmızı duyguları yansıtıyorum. Ve Erzurum'da bir facia olursa bunun Bursa'dakine de benzemeyeceğini iyi biliyorum. 2.Lig takımına elenmenin açacağı tahribatlar, tarihi rakiplerin ve 65 milyonun alaycı ifadeleri geçiyor da gözümün önünden, Erzurum'a "insaf et" diyorum. G.Saray kalesi önüne geldikleri her seferden eli boş dönmeleri, belki de bir dahaki sefere atılacak golün ya da gollerin habercisi. Fakat Aslan, ikinci yarıda daha vakarlıydı. Devre arası kramponlar bilenmiş, dişler ilk yarıdaki gibi zangır zangır değil, kıtır kıtırdı. Erzurum o dişlerin arasına düşen kırıntılardan olmamak için son sürat kaçmaya çalışıyordu. Ama nereye?... G.Saray kalesine... En iyi defans hücumdur diyerek. Ah, bir de Yusuf 90'ın sonbaharında kaçırmasa... Ama ne olacaksa oluyordu. Uzatmada da olsa, sonuç baştan yazıldığı gibi sanılıyordu!.. Yani totoya konulsa "banko: 2" verilirdi. Ama Eyüp öyle demiyordu. Totoculara inat, bankoculara inat... Banknot basar gibi bastı golünü... Tabii ki bankocular için de G.Saray için de sanıldığı kadar kolay olmayacaktı ama... Ama bir faciaya sebep olacağı kesindi. Erzurum "kolay"ı değil "olay"ı seçmişti. Golü seçmişti, fırtına gibi esmişti, turu geçmişti. Geçmiş olsun Aslan'ım... Tebrikler Dadaşım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.