Tik.... Tak... Tak... Tik... Hep taktik, tam taktik... Sıkıcı, bıktırıcı, iç gıcıklayıcı... Hedef; "Aman yemeyelim..." Kocaman kocaman dakikalar geçti, nice ilk yarılar bitti, tek porsiyon gol yok... Golden geçtik, pozisyon yok, oyun yok, hırs, hız, maçı kurtarıp, içinden golü çekecek cımbız yok... Birbirlerini denemekten "gol" diyemediler, verem olmamızı engelleyemediler... Sanki birinin şampiyonluk derdi, öbürünün düşme endişesi yok gibiydi... Oysa bilseler bu saatten sonraki puan kayıpları başlarına neler açacak? Beraberlik lüksleri bile yoktu... Ama beraberliği bozmaya niyetleri de... Maç öyle bir kilitlendi ki açacak çilingir de yok... Oysa biliyorum ki G.Saray, Avrupa'da oynadığının 10 dakikasını oynasa tabela o an 3-0 olur... Ama bunu ben biliyorum, sen biliyorsun, o, bu, şu biliyor... Bilmeyenler sadece G.Saraylı futbolcular... Oyun giderek acıklı bir Türk filmine benziyor... Akıl fakiri oyuncular, hiç birşey yapmadan zengin gol pozisyonları bekliyor... Ama filmin tamamına yakın bölümü 'tarafsız bölge' ilân edilen orta sahada geçiyor... Belli ki; gol gelirse garip tesadüflerle gelecek... Sonra da o gole biri göbekler atacak, diğeri ağıtlar yakacak... Çünkü, görünen o ki; karşılığı gelmeyecek... Tam 60 dakika... Yani nam-ı diğer 1 saat geçti, ne dokunan ne sokulan var... Benim favorilerim Fleurquin ile Fazlı... Golü yarım - buçuk düşünen bir tek onlar... Bazen de Hasan'ın aradan sıyrılmaları... Ama nafile... Ve 70'li dakikaları da devirdik.... Onlar hâlâ dimdik (!) ayakta, birbirlerini henüz devirebilmiş değiller... Biz inatla gol bekliyoruz, onlar da inatla atmamayı... G.Saray büyükle büyük, küçükle küçük... Avrupa'daki yiğitliğini bu sene Türkiye'de gösteremiyor... Hele deplasmanlarda hiç... Ben dün geceki maçtan iki mana çıkardım: 1- Diyarbakır kurtuldu... 2- G.Saray'ın işi zooor....