Dün yağmur yağacak

A -
A +

Bu sene Aziz Yıldırım şampiyon, G.Saray ikinci ve Trabzonspor da üçüncü olur. Ligin röntgenini çektik, film böyle... Peki neden Aziz Yıldırım? Sözüne özüne çok güvendiğim bir dostum, Aziz Yıldırım'ın da dostu... Sezon başında Yıldırım'la aralarında geçen konuşmadan bir dipnot aktardı bana... "Ben bu yıl kendimi G.Saray'ın 100. yılında kazanmak istediği şampiyonluğu engellemeye vakfettim..." demiş sayın Yıldırım ortak dostumuza... Ve eklemiş; "Bu sene en büyük zevki tadacağım. Çünkü G.Saray'ın 100. yılında Fener'i şampiyon yapacağım." Oldukça iddialı sözler... Ve doğrudan meydan okuma... Her G.Saraylı'nın, "Ahh bizim de böyle bir başkanımız olsa..." türünden iç geçireceği bir başkan Aziz Yıldırım... Ve bazı başkanlar gibi de attığı zaman mangalda kül bırakanlardan değil... Dedi mi yapar... Şimdi diyeceksiniz ki, "G.Saray toparlanıyor. Artık iyi futbol da oynuyor. Ve Trabzon gibi bir deplasmanda G.Saray da Hagi de rüştünü ispatladı." Aynen doğru... Sarı-kırmızılı takımın önü açık. Koşarak gidiyorlar, iyi futbol geldi, skorlar mükemmel... Ancak şampiyonluğa koşar adımlarla giden bu takımın önünde tek bir rakip var; Aziz Yıldırım... "Başka rakip yok mu?" derseniz, yok... Beşiktaş'ı geç... Onlar için artık zaman geç... Trabzon, zor... Şampiyonluk için ne kadrosu yeterli, ne gücü, ne de uzun çölü andıran ligde sırtına vurduğu hörgücü... Şampiyonluk için bir kentin kenetlenmesi lâzım. Ya da Trabzonlu'nun eski Trabzonlu gibi davranması lazım... Ben bu hafta Trabzon'u ve Trabzonlu'yu çıplak gözle gidip yerinde inceledim; hayal kırıklığı... Ziya Doğan'la yönetim fırtına öncesi sessizliğini yaşıyor. Ziya Doğan'la taraftarlar arasında uçurumlar oluşmuş... Ziya Doğan'la Trabzon medyası arasında kin var, nefret var, intikam duyguları kol geziyor. Trabzon eski Trabzon değil... Tribünler bitik, Hüseyin Avni Aker öksüz, seyirci teslim olmuş, çıtı çıkmıyor... G.Saray, "Bir bakıp çıkayım abi" diye girdiği Trabzon yarı alanına öyle bir yerleşti ki, babasının malı gibi kullandı. Bırakın Trabzon takımını, ekipler amirliği geldi çıkaramadı. Hakan Şükür, Baliç'e "Tut şunun ucunu döşeyelim abi" türünden bir pas çıkardı, Baliç, Bakü-Ceyhan boru hattı uzunluğunda vurdu, tek Trabzonlu'nun kılı kıpırdamadı. İşin başka bir tuhaf tarafı da penaltıları verilmeyen Hagi, "Hakem çok iyiydi" diyor, penaltılar verilse belki de hezimeti görecek olan Ziya Doğan, hakemlere veryansın ediyor. Garip bir lig izliyoruz... Kimin eli kimin cebinde... Ziya hocanın aklı Beşiktaş'ta, Aziz Yıldırım'ınki G.Saray'ın 100. yılında... Bazıları kendi takımlarından çok başkalarının takımıyla ilgileniyor... "Biraz ciddi ol" diyorum kendime ama, gülmekten de kendimi alamıyorum... Lig değil çadır tiyatrosu... Yahu bu insanların peşinden koştuğu şampiyonluk nedir, kimdir, neyin nesi, kimin fesidir, bilen var mı? Koyunumsu bir hayvan mı yoksa etinden sütünden derisinden yararlanılan sevimli bir kuzu mu? Reklam filminde koşan, pres yapan, menajerin taktiğini yerine getirmek için dağlarda gezen özgür kız mı? Göz, kulak arkası, damak, dudak altı gibi garip yerlerde beliren bir sivilce mi? Ne, ne, ne? Kendi halinde sakin sakin oturan bir insanı birden bire striptize sürükleyen bir "saik" mi? Başbakanlar'ın, bakanların bile diline doladığı, Aziz Yıdırım'ı Canaydın'a saldırtan, kelli felli adamları birbirine düşürüp, MHK'yla kulüpleri kırdıran, 300 gramlık bir topun yaptığına bak... 'Top'#yekün saçmalıyoruz bazen...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.