Emret bakanım

A -
A +

Ve inşaatın çatısı tamamlandı; Fener şampiyon... Şimdi sıra alt katlarda... Bodrum kata kim yerleşecek, bahçe katı kime düşecek, giriş katımızda kim oturacak? Kurayla değil, şurâyla! Hani Ankara'da toplandılar ya üç gün önce... Karar aldılar; "Şike ve teşvik suçtur" diye... İşte o şûra toplantısında sert bir deklarasyon yayınlandı; "Kim ki, şike ve teşviğe çanak tutarsa nokta nokta..." Ve bakan Mehmet Ali Şahin'le kulüp başkanlarımızın yaptığı bu şûra toplantısı hemen semeresini gösterdi, pazar günü sahaya çıkan takımlar hiçbir şaibeye fırsat vermeden maçlarını çatır çatır (!) oynadı. Hele bir Beşiktaş-Akçaabat Sebatspor maçı vardı ki, iki takımı da kutluyorum! Bir de Rize maçından sonra Sebat'ı "şikeci" diye suçluyorlardı. Alın size Sebat... Gördünüz Beşiktaş'ı da yendiler. Kara Kartallar, Sebat'ın o inatçı futbolu karşısında ne kadar aciz durumlara düştü! Sebat bana göre ligde kalmayı da büyük ölçüde garantilemiştir. Beşiktaş'ı deplasmanda dize getiren bu takım, önümüzdeki hafta kendi seyircisinin önünde Ankaragücü'nü de yener ve ne yapıp edip kalır bu ligde... Karadeniz'in acemi ama çok sevilen bu şirin kasaba takımı seneye tecrübesini de katarak ağabeyi Trabzonspor gibi şampiyonluğa bile oynar! İstanbulspor bu ligin en yalnız takımı, kimsesiz çocuğu. Ligin üvey evladı... Bazı karanlık güçler için işin en kolayı İstanbulspor'u düşürüp ligi temize çıkarmak!.. Haftalardır onun üzerine oynanıyor bu oyunlar... Çünkü o, sesini ne Ankara'daki bakana, ne Tarık Akan'a ne de merkeze duyuramaz, işi kalemine uyduramaz. İstanbul ölsün, İstanbul sürünsün, İstanbul dövülsün, çürüsün, küme düşsün. Fakat G.Birliği'nin bu karanlık güçlerden haberi olmayınca (!) pazar günü bütün hesaplar alt üst oldu! İstanbulspor, canını dişine takıp Cavcav'ın takımını toz etti!.. Mesela G.Birliği'nin kaçan penaltısını da görenler görmeyenlere anlatsın... Filip'in canhıraş vuruşu, Ali Tandoğan'ın kaleci Oğuz'dan dönen topu tamamlamaya çalışıp ağlara göndermek isteme çabalarından iki buçuk ton kahramanlık hikayesi çıkar. Ama kısmetsizlikten olacak, Ankaralı çocuklar penaltıyı kaçırmakla kalmayıp şanssızlığına da kurban gitti. Peki ya Bursa'ya ne demeli? Deplasmanlarda 2 yıldır kazanamayan, ligin başında Hagi'yle başlayıp galibiyet yüzü göremeyen Timsahlar, hem deplasmanda açıldı hem de son 4 maçtan beri hep kazanıyor. Deplasmandaki Diyarbakır galibiyetini siz tesadüf mü zannediyorsunuz? Hele hele bakanımızın kulüp başkanlarını topladığı ve şikeyle teşviki suç ilân ettiği günün 48 saat sonrasında Diyarbakır'dan 'hatır şikesi'yle galip çıktığını iddia edenlere şaşarım! Diyarbakır eğer 90 dakika boyunca gol atamamışsa bu tamamen Bursa'nın müthiş defans kurgusu ve futbolcularının inanılmaz hırsıyla alakalıydı! Eskiden Bursaspor kalecisiydi, şimdi Diyarbakır kalecisi... Yani Şenol'dan bahsediyorum... Pazar günkü maçta tutabileceği bir topu elinden kaçırıp gole sebep olmasının altında başka bir şey aramak hoş değil! O eski bir Bursaspor kalecisi de olsa, o şehrin ekmeğini yemiş, suyunu içmiş, havasını teneffüs etmiş de olsa Diyarbakır kalesini kahramanlar gibi korudu. Yine eski bir Bursalı olan Murat Hacıoğlu'nun boş kaleye gol atamamasını da siz şimdi şüpheyle karşılarsınız! Bu çocuklara çamur atarak bir yere varamayız! O yüzden şunu diyorum; suçlu ne kaleci Şenol, ne Murat Hacıoğlu, ne Denizlispor, ne Beşiktaş, Rize, Sebat, G.Birliği... Suçlu, kötü niyetliler, öküz altında buzağı arayanlardır! Bu üç takıma inat bazıları son maçlarını akşamdan kalma gibi oynuyor. Akşamdan kalmalığın verdiği bezginlikle bu takımlar sahanın ortasında yarı sızar, yarı güneşlenir bir pozisyondalar... Tribündeki insanlar, denize giren futbolcular, kumdan kale yapanlar, röveşataya çıkıp caka satanlar vesaire vesaire... İşte bu rahat takımlardan birisi de durduk yere başını derde soktu; Rize... Dört hafta öncesinden beri öyle kolay maçları veriyor ki, 1 puan alsa tatile çıkacak... Ama şimdi çıkacak değil, kaçacak delik arıyor... Daha üç hafta önce kurtarmaya çalıştığı Sebat'ın altına düştü... Bir anda ölümün soğuk nefesini ensesinde hissetmeye başladı. Bu önümüzdeki pazar gününe kadar Rizeli'nin ensesinde yumurta pişecek. Bu arada önceki hafta 'Kötü anlamda kullanılıyor' diye iddia ettiğimiz Karadeniz Paktı konusunda Samsunspor bize öyle bir gol attı ki, top 90'a takıldı... Rize'yi hemşehridir filan demeyip ligin dibine itti. Bu haftasonu harç bitti, inşaat paydos diyeceğiz... Bakalım kim, 'Adios' çekecek, lige paydos edecek? Bu arada G.Saray için de minik bir şey söylemeden geçemeyeceğim. Sözde minik ama işlevde 'büyük'... Fair-Play ödüllü başkanın takımı şu şike, teşvik, mafya söylentilerinin bolca yaşandığı günlerde gönlümüze su serpti, içimizi ferahlattı. Önce küme düşeceğine aldırmadan hemşehrisi İstanbulspor'a 'Aslan' gibi bir oyun oynayıp iki puan kaybettirdi son maçında da şampiyonluğa oynadığına aldırmadan Trabzon'un ipini çekti. Demek ki boğazına kadar çamura bulaşmış futbolumuzda şerefli takımlarımız da var... Demek ki büyük takımlar böyle büyük oluyor. Ama bazı büyüklerimiz de küme düşeceklerin karşısında oyun tutturamıyor. Onları da mazur görmek lazım! Bakalım Beşiktaş, Sebat'tan sonra bu hafta da Rize karşısında, "Beni mazur görün" diyecek mi? Yoksa nasıl büyük bir takım olduğunu mu ortaya koyacak?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.