Bu Fatih hoca acayip şakacı, futbolcuları da çok güldürükçü vesselam... Maç yabancılarla olunca futbol topuyla akraba gibiler, yerlilerle oynayınca yedi sülale yabancı... En azından bugüne kadar böyleydi... Bakalım San Sebastian'da da öyle mi olacaktı? İlk dakikalar değilse de ilk yarının ortalarından sonra durum; eh, işteydi... En azından top Hasan'ın, Hakan Şükür'ün, Hakan Ünsal ya da Bülent'in ayağına gelince sanki öyleydi... G.Saray'ın ortaya koyduğu oyun bizi tatmin etmiyordu... Ama rakibi yanılttığı kesindi... Bir yerden patlayacaktı ama nerede, ne zaman ve nasıl? R.Sociedad, nesi var, nesi yok ortaya koyuyor, bizi öyle mahçup, bizi öyle cılız, bizi öyle köylü görünce yükleniyor, düdükleniyordu... Gelsinlerdi bakalım... Gelecekleri varsa görecekleri de vardı elbet... Gözümüz kulağımız bizim çocukların ne zaman çakacağı, kınından ne zaman çıkacağındaydı... Haa, bir de öbür tarafımız vardı!.. Diğer yarımız da İtalya'daydı... Juventus - Olympiakos maçında... Cimbom, şu sıralar sahasından çıkamıyorsa da oradan çıkacak güzel bir haber bizim için tutunacak bir dal, Avrupa'da devam edecek bir yol olacaktı tabii ki... R,Sociadad'ın niyeti hâlâ bozuktu... Gelip gelip gidiyor, bizi rencide ediyorlardı... İşte tam bu sıkıntıları yaşadığımız sırada önce İtalya, sonra İspanya'da "Cim Booommm..." diye patladı... Juventus, Yunan'ı nasıl yaptıysa yerle bir ediyor, 1.. 2... 3... 4... diye gidiyordu... UEFA Kupası artık cepte derken, Hakan'ın da golü geldi erken... Artık ikinci tur da öbür cebimizdeydi... Bundan sonra kalan sadece 45 dakikaydı... İkinci yarı cep delik, cepken delik değil, hep birlik, hep dirlik zamanıydı... Savaşların anası olacaktı son 45 dakika... Yiyeceğimiz tek gol bile cebimizdeki ikinci turu alıp götürecek, tarihi fırsatı tepecektik... Geliyorlardı yine... Ve bu sefer daha kötü, daha da insafsız geliyorlardı... Onlarla birlikte golleri de gelmişti nitekim... De Paula mıydı o, "de get..." diyemediğimiz... Yoksa tur muydu giden, bilemiyoruz... Golü yedik, rahatladık... Onlar da artık alır başını gider, gelmez sanıyorduk... Ne gelmemesi? Daha beter yüklendiler... Sanki galibiyete bizim değil onların ihtiyacı varmış gibiydi... Bırakın rakip kaleye gitmeyi, tek kontratağa hasret kaldık... Golü bulmak öyle imkânsızdı ki, Terim çok şakacı, futbolcularımız da pek güldürükçüydü çünkü... Maç yabancılarla olunca futbol topuyla akraba gibilerdi, dün düşman oldular, darıldılar sanki futbol topuna... Yerliler mi? Artık onlar da Aslan'a yabancı... Burada 9, Şampiyonlar Ligi'nde yokuz... Olsun, bu takıma UEFA Kupası bile ödül... Nerdeee o eski Cimbom?