"Louis Van Gaal kadar cimri adam hayatımda görmedim..." Bu sözler aynen bana ait... Sene 1992... Yer Amsterdam... Ağustos'un sıcağında Ajax Kulübü'nün tesislerindeyiz... Terkos değil, ter gölü... Buram buram sıcak esiyor... Van Gaal, malumunuz şu anda Barcelona'nın hocası... Bu gece Fatih Terim'in rakibi... Ben ilk tanıdığımda Ajax'ın altyapı sorumlusuydu... O zamanlar fason çalışıyor, mini mini bebeleri yetiştirip, Avrupa'nın ünlü kulüplerine yeni Cruyflar, Rej Kaardlar, Van Bastenler ihraç ediyordu... İşini de iyi yapıyordu... Hakkını yemeyeyim, o cimri bir adamdı ama bu konuda cömertti... Ama ben yine de böyle cimri adam görmemiştim... Amsterdam'da yaşayan Hüseyin Temel isimli bir arkadaşımın sayesinde tanışmıştık Van Gaal'le... Hüseyin ona kısaca, "Fan..." derdi... "Hey Fan... Var mı sana yan bakan?.." Ve cevap verirdi Fan; "Benden sonrası tufan..." Evet aynen dediği gibiydi... Van Gaal, ne zaman Ajax'ın altyapısından ayrıldı bir daha o ünlü kulüp belini doğrultamadı. Seneler var ki, Ajax yok. Hem de yok oğlu yok... O, Terim'in arkadaşı ama Terim'e hiç çekmemiş. Şimdi bizim Fan; Barcelona'yla birlikte İstanbul'a gelmeden önce arkadaşı Terim'e bir mail geçerek G.Saray'la oynayacakları maç için antrenman sahası istemiş. O da yetmemiş, idmandan sonra çay- kahve filan diye tutturmuş. Terim'i anlatmaya gerek yok. Babalar babası... "Ben Avrupalılar'la bu tür yakınlaşmaların gereğine inanan adamım" deyip Florya'nın kapılarını Van Gaal'a ve Barcelona'ya sonuna kadar açmış. Van Gaal, çoluk çocuk cümbür cemaat Florya'da ağırlandı. Gazozuna maç bile olsa insan rakibine bir maç öncesi bu kadar kıyak yapmaz. Bir hatırlasanıza Fener'le, Trabzon'u... Bir yiğit gurbete gitse gör başına neler gelir? Terim öyle yapmadı... Vaan Gaal'i çaya kahveye doyurdu... Hem de, hâlden, adetten anlamaz o cimri adamı... 10 yıl önce 10 yıl sonra... Sene 2002... Yer İstanbul... Söylemeyeceğim diyorum ama, mümkün değil, patlarım... Hani, Van Gaal'i "Fan..." diye çağıran Hüseyin Temel var ya... Hani ben o Hüseyin'le Ajax Kulübü'ne gidip Van Gaal'le oturup 3 saat boyunca sohbet edip, Hollanda-Türkiye arasında dostluk köprüleri kurmuştuk ya... İşe Fan denilen o adam 3 saat boyunca bize bir çay bile söylemedi. Garson geldi gitti, gitti geldi... Fan, bizim yanımızda ağzını şapırdata şapırdata 10 çay, 5 kahve, 2 gazoz içti bir kere sormadı; "Yav Engin'cim, Hüseyin'cim siz ne içersiniz..." diye... Hem de Ağustos sıcağında... Yuktunmaktan gırtlağım yapışmıştı... Sonradan öğrendik ki, Avrupa'da adetler böyleymiş!.. Şimdi diyorum ki Eylül serinliğinde içiniz yana... Aslan sizi bir güzel parçalaya... Kaleniz gollerle dola... Aslan'ın altında kalıp, olasınız param'Barça'... Biz Türk'üz... Misafirperveriz... Sadece çayla kahveyle bırakmayız... Çayın yanına gol böreği de koyarız... Ammaa... Şüphe yok ki, bu gece zor geçecek... İki takımın güç dengesi eşit değil... Takımımızın karşısında, parayı basıp dünyadaki en kaliteli futbolcuları bünyesinde barındıran Barcelona var... Birleşmiş Milletler gibi... Üstelik bu yıl Rivaldo gitmiş olsa bile daha güçlüler. Baş döndürücü bir futbol oynuyorlar. En kötüsü de bugünlerde çok formdalar. Ammaa... G.Saray Avrupa'da hangi rakiple oynarsa oynasın her zaman kazanma şansı var... İki demirin sürtüşmesi gibi olacak.. Güçlüden çok, zeki olan kazanacak... Bu gece çift forvet oynayacağız... Arif'e Christian'ı da ekleyeceğiz... Ve zafer için 23.30'u bekleyeceğiz... Haydi hayırlısı... Çaylar Van Gaal'den, goller Cimbom'dan olsun...