G.Saray istemedi

A -
A +

Vakit öğleye yaklaşıyordu... Evden çıkarken, kafamın içindeki gel - gitler ruhumu daraltıyordu. Hava sıcaktı ama ortalığı seller götürüyordu. "Ne giyeceğim"le ilgiliydi ilk tereddütüm. Buram buram sıcak mıydı yüzüme vuran, yoksa yağmur taneleri mi? Ya da Kadıköy'den esen derbi fırtınasının golleri miydi yanaklarıma çalan? Sahi maç ne olacaktı? Kendimi tam durağa doğru saldığımda "Golll..." diye ayaklanan Fener tribünleri geçti gözümün önünde... Biraz G.Saray muhabirliğimden miydi ne? Kıyamamıştı gönlüm Cimbom'a... Hagi'nin çatala takılan doksanıyla onlar da nasibini almıştı golden. Akşamdı... Gündüzle gecenin birbirine devir - teslim yaptığı, ya da bulaştığı dakikalardı. Bir başka deyişle hayâlle gerçeğin kesiştiği nokta... Hem de 42 bini tribünde, 22'si sahadaki şahidiyle. Aslan terbiyeceliği Fener'e dededen kalma bir meslek. Hani iyi günde kötü günde derler ya... Adamlar iyi günlerinde de "Pendik"li günlerinde de... Alaca karanlıkla birlikte bastıran Ali "Güneş"le doğan gene onlardı. Serkan'la Emre'nin boş kaleye kaçırmaları, onca pas hataları G.Saray'daki korkunun bedeliydi. Bu bedel sadece maçı kaybetmekle kalmaz. Kaybolan koca bir şampiyonluk olur. Fener'in önü açık. Güle oynaya, taklalar atarak... G.Saray'ın bundan sonraki mücadelesi "Tabutta röveşata" olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.