İhsanlar ve insanlar

A -
A +

"Tanrı'nın küçük çocukları..." Bırrr... İlk okumamda buz gibi oldu içim... Hiç sevmediğim, bir ifade tarzı... Adam kalkmış bu ifadeyi kitap ismi yapmış... Belli ki; Türk oğlu Türk... Bizim memlekette çoğu zaman yazıyı başlıklar okutur ya, herhalde o yüzden... Ama bu öyle değil... Dışı derin dondurucu, içi yakıyor... Bir hakem eskisi yazmış... İhsan Türe, hatıralarını yazdığı kitabında bildiklerini mezara götürmektense pazara çıkarmış. Doğru yapmış, iyi de yazmış... Kitap elimde, hafifçe içerilere doğru sızıyorum... "Türkiye, Bulgaristan'la İstanbul'da özel maç yapacaktı... Beni de hakem olarak atamışlardı... Zamanın Federasyon Başkanı Yılmaz Tokatlı, galip gelmemizi çok istiyordu ama hakemin ulusu ve milliyeti yoktur. Ve maalesef maçı, Türk Milli Takımı 1-0 kaybetti... O kadar kızmışlardı ki, gazeteler "İhsanov:1-Türkiye:0..." diye başlık attılar.. Mahkemeler oldu, olaylar büyüdü... Sonrasında, FIFA'dan bana maç gelmesine rağmen, beni listeden çıkardılar..." Pardon yani dikkat edin, bu sözler Beyoğlu Çiçek Pasajı'ndan değil, İhsan Türe'nin yazdığı kitabın pasajından alındı... Şimdi olayları anlayabiliyor musunuz peki?.. Ve bugün geldiğimiz noktayı... Bazı hakemler neden yüzkarası suçlara ortaklık, yataklık, dalkavukluk etmiş... Hani "Balık baştan kokar" derler ya, işte öyle... Ama olsun önemli olan ruh güzelliği!.. Kitabın ücra köşelerine doğru ilerliyoruz... Avrupa Kupası maçlarına gittiklerinde o ülkenin kulübünün yedirip, içirdiğini, rolex kol saatinin yanısıra başka hediyeler de verildiğini belirten Türe, bir keresinde de oteline 7 tane kadın gönderildiğini yazmış... Ve kitabın ardından FIFA ile UEFA yetkilileri Türe'ye ve Türkiye'ye gelip yazdıklarının doğru olup olmadığını sormuş. O da "Külliyen doğru..." demez mi... Cahil cesur olurmuş... Şimdi Dünya Kupası finallerinde Japonya'da tek hakemimiz yok diye ağlıyoruz. Avrupa'da dandik maçlar dışındakilere hakemlerimize görev verilmiyor diye sızlanıyoruz... Daha çok ağlayacak, çok sızlanacağız... Türkiye'deki pisliklerimiz neyse ama sen FIFA ve UEFA maçlarında yaşadıklarını deşifre eder, yayarsan yaya kalır, Japonya'ya aya bakar gibi bakarsın... Vah benim kalan 4 haftama vah... Şampiyon olan takımı ve küme düşecekleri işte bu hakemler... Bu hakemlerin yanlışları ya da doğruları (!) belirleyecek. YA TRABZON'DAKİ AYIP Trabzonspor-G.Saray erteleme maçında da futbol dünyamızda bazı ilklere imza atıldı... İstanbul'un ünlü Metropol Hastanesi bir sağlık kuruluşu olarak bir futbol takımının göğsüne reklam verdi... Belli ki; Türkiye'nin en gelişmiş hastanesi, futbol sahalarında "hasta" arıyordu. Sağlık sektörü kurumlarının reklam konularında hassas oldukları ve bu tür reklama öteden beri karşı olduklarını biliyoruz. Bazılarının araştırması, Metropol Hastanesi'nin Trabzonspor'un formasına reklam vermesinin tek sebebini şöyle ortaya çıkardı; hastane başhekimi Mücahit bey aslen Trabzonluymuş... Onlara göre vakıf fonları keyfi nedenlerle Trabzon kasasına aktarılmış... Ama Mücahit bey illâ da futbol sahalarında "hasta" arıyordu... Ve başardı da!.. Ayhan'dan G.Saray forması istedi diye Cem'i kadro dışı bırakıp, 20 milyar lira para cezasına çarptıran bir güruhu ortaya çıkardı... Kendi başarısızlığını gencecik bir futbolcunun üzerine yıkmak gibi bir hasta düşüncenin içine düşen Trabzon yönetimi topyekün yakayı ele verdi... Düşünün ki koskoca Trabzonspor'u hangi zihniyet, hangi beyinler yönetiyor... Zavallı Cem, hemşehrisi, eski takım arkadaşı, çocukluk arkadaşı G.Saraylı Ayhan'dan maç bitiminde forma isterken suç üstü yakalandı (!) ve ağır para cezasıyla birlikte kadrodışı bırakıldı... Bilmezler ki balık baştan kokar... Ülkemizde bu İhsanlar ve bu insanlar olduğu müddetçe biz daha çoook, balık kokuturuz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.