Utanıyorlardı... Kimsenin yüzüne bakacak halleri yoktu... Belli ki 6-0'lık hezimet gelip geçici değil, delip geçiydi... Yürekler yaralı, gönüller dağlanmış... Bu yüzden olsa gerek, başları hep öne eğik... Ama hareketler Adana kalesine karşı dikti... Bir nebze de olsa teselli gerekti... Bir şekilde 6'nın altından kalkmalıydılar kalkmasına, ama nasıl?.. İmparator, ordusuna yeni askerlerini de katmıştı; Sarr, Almaguer, Felipe, Cihan ve sonradan Baliç... G.Saray, ilk defa G.Saray gibi oynuyordu. Zaman zaman Adana da tehlikeli olup, parçalı bulutlu görünse de hava, güzel bir gece yaşamak için ne lâzımsa yapılıyordu... Sanki vizyona yeni bir G.Saray giriyordu. Yeni bir oyun, yeni bir film... Adı; 'yeniden doğuş'... Seyircinin en beğendiği erkek oyuncu; Hasan Şaş... Hareket, bereket... Rakip için felâket bir tarzdı bu... Daha ilk 10 dakikada verilen mesaj gol için erken doğum sancılarıydı... Şimdilik gelmiyordu ama gelecek gibi duruyordu... Güzel sözler, sevgi dolu dokunuşlar... Filmin ilk yarıdaki özetini 'direklerarası' şeklinde de yorumlayabiliriz... Bir Arif, bir Pinto... Diğerleri cilloptu.. Adana evsahibi edasıyla erkekliğe halel getirmek istemiyordu. Bu yüzden sağ ve sol kroşeleri hiç de fena değildi. Aslan iyi olduğu sıralarda bile zaman zaman sert darbelere maruz kalıyordu. Necati, Ali Asım, Pachola vurdu mu indirecek duruma getiriyordu. Gece gittikçe hareketleniyordu... Güzel bir gol bulmak için ne yapılmalıydı? Sabırlı olmak, çok güzel bir golcüye sahip olmak, özel birşeyler yapmak... Doğrusu açık ve seçik bir oyundu... Belki atan kazanacak, son vuran indirecekti... Bu kadar pozisyonu çok olup da golü olmayan bir maç insanı ancak üzerdi... Üzülen bir tek seyirci değil, herkesti... Adana üzüldü... G.Saray üzüldü... Futbol üzüldü...