Aşırı ishalden şikayetçi biri Sosyal Sigortalar Hastanesi'ne doktora gider. Ama bürokrasiden dolayı belgeleri karışır ve kahramanımızı yanlışlıkla psikiyatri servisine havale ederler. 15 gün süren tedaviden sonra taburcu olacağı gün bir arkadaşı karşılamaya gelir: "N'oldu, geçti mi ishalin?" "Hayır geçmedi ama artık takmıyorum." *** Belli ki artık Beşiktaş da takmıyor. Kara Kartallar, günlerdir hatta haftalardır ishaldi. Yanlış teşhis ya da yanlış tedavi... Ne derseniz deyin ama bu duruma kimse ihtimal bile vermedi. Vermeyince de adam 'pat' diye geldi, liderliği elinden çatır çatır aldı ve gitti. Ve Daum dedi ki; "Artık avcı rolümüz bitti." Yani, "Kartal'ın peşinde iz sürdük ve o dev kuşu yere serdik." Kemik yaşı 101 oldu Beşiktaş'ın... Ancak zeka ve davranış olarak hâlâ 18'lerde geziniyor. Kongreye kadar "bilgili" gibi gözüken Serdar başkan, şu sıralarda "Bilgili" gibi davranmıyor. Futbol şube sorumluluğuna getirdiği Bedii Kürüm tam bir acemi... Hem de "F.Bahçe İstanbulspor'a 500 milyar lira teşvik primi vermiş..." diyecek kadar... Hem de menajer Sinan Engin'i futbolculardan kıskanıp, huzursuzluğa sebep olacak kadar... Hem de futbol camiası içerisinde özüyle sözüyle hiçbir ağırlığı olmayan... Velhasıl Beşiktaş'ı zor günler bekliyor... Biraz klasik olacak ama bugünlere gelinmesinin perde gerisinde aslında çok basit birşey yatıyor; 'başarıyı paylaşamamak..." İşte asıl tehlike burada... Oysa düne kadar Beşiktaş'ta herkes başarıyı birbirine yüklüyordu. Yanlış okumadınız, birbirine resmen, cismen, ismen yüklüyordu... Şimdi bu görüntü tres-yüz oldu. Bir başka tehlike ise Lucescu'nun çaresizliği... Hiçbir teknik direktör bir basın toplantısında, "Ben de futbolcuların durumundayım. Güvenimi kaybettim. Ne yapacağımı da bilemiyorum" gibi bir söz söyleme hakkına sahip değildir. Antrenör, takımı yalnız sahada çalıştıran değil, saha dışında onun sinir sistemlerini, aklını, yüreğini, dalağını, ciğerini, bütün fonksiyonlarını da harekete geçirendir. Şimdi Kartal yeniden kanat çırpmalı, yeniden uçuşa geçmelidir... Lig yeni başlıyor... Zaten Lucescu da geçtiğimiz günlerde, "Lig sıfırdan başlasın" dememiş miydi? Al sana yeni bir başlangıç... Ancak bu yeni başlangıçta F.Bahçe, hem psikolojik hem de teknik güç olarak Beşiktaş'ın çok önünde... Geriden gelip liderliği ele geçirmiş olmanın havasıyla birkaç hafta müthiş bir performans yapıp puan farkını daha da açabilir. Zaten görünen de bu... Onların 7 puan gerisinden gelen Trabzonspor ise büyük bir tehdit unsuru oluşturmuyor. Karadeniz ekibinin bir tek avantajı var; Ziya Doğan... Ancak onun da bu kadroyla şampiyon olması zor... Üstelik hakem faktörü de işin çabası... Hakem faktörü dedik de, Akçaabat Sebat'a acıdık... Adamların bir golü iki de penaltısı güme gitti... Güme gitmeleri birşey değil de kümeye giderlerse bu yüzden gerçekten ayıp olur, yazık olur, ziyan olur... Ancak ligde ziyan olan başka şeyler de var... Altan gibi... Hani Konyasporlu Altan... Hani kel... Saçsız ama başsız değil... Hem de nefis bir beyin... Hatta daha da ileri gidersek, G.Saray'ın uzun süredir aradığı bir beyin... Hoş, G.Saray, Altan'a son üç yıldır sürekli talip oluyor ama almıyor... Sebep ise ilginç; "Eleştirilmekten korkuyoruz..." "Neden?.." "Bula bula bu kel kafalı, yaşlı zatı mı buldunuz?" derlerse ne cevap veririz. Acı ama gerçek... G.Saray'da eski bir yönetici Altan'ın sırf bu yüzden çok istendiği halde alınmadığını açıkladı. Yaşlı-başlı derler korkusu... Oysa çocuk daha 26 yaşlarında... Saçı 20'sine gelmeden döküldüğü için büyük takıma yasaklı oldu... Vah G.Sarayım vah... Altan, bu hafta Gençlerbirliği'ni dize getiren adam oldu... İki gol attı, bir asist yaptı. Bir önceki hafta da G.Saray'ı perişan eden adam olmuştu... Ama anlayana... Ve G.Saray'ın F.Bahçe'ye kaybetmesiyle yeni rakipleri de ortaya çıktı. Denizli, G.Antep, Diyarbakır, Malatya ve Samsunspor... Tabii en başta da üçüncülük koltuğundaki Trabzonspor... Şimdi üçüncü olup UEFA Kupası'na gitmek adına sarı-kırmızılılar, bu rakipleriyle amansız bir yarışa girecek. Çünkü önümüzdeki sene 100. yılını kutlayacak olan G.Saray'ın bunu kutlamak adına yüzü olmalı öyle değil mi?