Evvelki gün Uzanlar'ın açık artırmaya çıkan arabalarından birine talip olayım dedim. Gittim ihaleye girdim... 1999 model, 20 bin kilometre yapmış bir jiple gözgöze geldik... Farlar bana bakıyor ben farlara... Kapı 50 milyardan açıldı. Anasını satayım, elime 18 numaralı bir bayrak verdiler, kaldırıp kaldırıp durdum ama boşuna. Jip 210 milyara satıldı. Zaten Allah korusun eskaza ihale bana kalsa neler olurdu bilemem. Ama olsun, maksat katılmak değil miydi? F.Bahçe, Şampiyonlar Ligi'ni alacak diye mi katıldı? Sadece birkaç yöneticisi öylesine, "Alacağız" diye açıklamalar yaptı, hepsi bu... Şimdi Fener'in benden ne farkı var? Neyse, sözün özü; F.Bahçe'nin Şampiyonlar Ligi şampiyonu olması için bir fırın değil on yüz bir milyon fırın ekmek yemesi lazım... Bu yalnız Fener için mi? Elbette hayır... Fatih Terim, UEFA Kupası'nı kazandıktan sonra olayı tek cümleyle özetlemişti; "Bu kupa Türkiye'ye ancak 100 yılda bir gelir." Yani anlamı şu; 100 sene daha beklememiz lazım... Önümüzde bir Ukrayna maçı var. Hangimiz bu maçı 'rahat' kazanabileceğimizi söyleyebilir? Hiçbirimiz... Peki ya suçlusu kim? Tabii ki biz!.. Kendi kendini bu kadar baltalayan, parçalayan, hırpalayan bir ülke olamaz. Bir memleket düşünün ki, hakemi tedirgin, futbolcusu ürkek, medyası bedbaht... Pazar gecesi zaping yapmaktan parmaklarım yoruldu. 40 tane spor programı, 40 tane işe yaramaz muhabbet... Midem bulandı. Türk sporseveri bu kadar geyik dinlemek zorunda mı? Bir oruç meselesi tutturdular evlere şenlik. Programına islam bilim adamı diye üç tane hilkat garibesi adam çıkarandan, din konusunda ahkam kesen spor yazarına kadar. Program yönetmeninden doktoruna kadar... Futbol yöneticisinden taraftarına kadar herkes ama herkes konuştu. Saçma sapan fikirlerini dinledik... Kimisi haddini aşıp ayet tefsirinde bulunuyor, kimisi hadis... Çoğu da alkollü... Ve oruç konusunda fetva verecek kadar ileri gittiler... Ağzı olan konuştu yani... F.Bahçe'ye kızmayalım... Milli Takım'a da... Hakeme de, futbolcuya da... Bizim ensemizde böyle bir medya yumurta pişirirken sittin sene adam olamayız. Vah Türk futbolum vahhh... Terim, 100 yılda bir derken işte bu adamları kastediyordu. Hakemlerin şimdi neden daha çok hatalar yaptığını anlıyorsunuz değil mi? Futbolcunun bazen niçin performanstan düştüğünü... Konya'daki taraftarların Konya'yı Filistin'e çevirdiğini... Bütün spor programlarında orucun G.Saray'ı ne hale getirdiği anlatıldı (!)... G.Saray'ın Diyarbakır'a oruç yüzünden yenildiğini yazdılar, çizdiler, söylediler... Hesaba kitaba dayanmayan mesnetsiz, bilgisizlik kokan mesajlar verip, halkı kandırmaya çalıştılar... Bunu yaparken de bir değil iki kere kandırmaya çalıştılar. Sözüm ona kendileri de oruç tutuyorlarmış, kendileri de niyetliymiş. Hadi be, siz ancak kötü niyetli olursunuz... Sanki orucu bir tek G.Saraylı futbolcular tutuyormuş havası oluşturdular. O kadar ahkâm kestiler de esas yapması gerekeni yapmadılar. Bir telefon açıp, bu ülkede başka oruç tutan takım oyuncuları var mıydı, yok muydu soramadılar... İşlerine gelmiyordu çünkü... Açtım diğer kulüplere bizzat sordum. Siz de sorsaydınız eğer, bana "Bunlar beyinsiz spor yazarı" mailini atan Salim Başaran'ın hakaratine maruz kalmazdınız... Çünkü çıkan sonuç, sizin yüzünüze inecek bir şamar büyüklüğündeydi. G.Saray'da 7 futbolcu oruç tutuyor... Ama G.Saray'ı yenen Diyarbakır'da da tam 7 oyuncu oruçluydu... Bu birrr... İkincisi ligin zirvesinde olan Trabzon'da tam 8 futbolcu oruç tutuyor... Ama ligin tozunu atıyorlar, Ankara'nın gücü de onlara yetmedi. Kaldı ki onlar da bu hafta G.Saray gibi seferiydi. Sizler bu kadar küçük hesapları bile yapamayacak kadar bahtsız insanlarsınız vesselam. Ağzınızdan burnunuzdan kalemlerinizden zehir damlıyor. Belli ki zehir sizin yapınızda. Bari topluma akıtmayın... Böyle talihsiz açıklamalar yapmayın ki, bir parça saygınlığınız kalmışsa onunla yol alın... Aaa, bir de hatırlatma; İngiltere lig lideri Arsenal, ramazan ayına girdiğimizden beri galip gelemiyor. Üç maçta üç mağlubiyet... Bilmem, belki bundan da ekmek çıkar size, kimbilir...