"Bugünlerde Beşiktaş için tırnak bile kesilmez..." Çok cüretkâr bir ifade... Bayağı da iddialı... Söyleyen de öyle dolmadan bir Beşiktaşlı değil... Doğmadan Beşiktaşlı olanlardan... Adı Mehmet Emin Öner... Lâkabı pire... Pire Mehmet Emin yani... Gerçi şimdi diyeceksiniz ki; "Herkes cürmü kadar konuşsun. Altı-üstü pire..." Ama öyle değil... Bu Pire dedikleri Beşiktaş kongrelerinin piri... Her kongresine gider, yakından izler, 2 yıllık kızgınlığını kusar da gelir... Yalnız Celaliye'nin değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin en özde, en gözde Beşiktaşlı'sı... 50'ye merdiven dayamış ama Beşiktaş'ın son yıllardaki başarısızlığına dayanamamış... Ne mi yapmış? Beşiktaş'ı bırakmış... O öyle söylüyor ama bence kendini kandırıyor... Belli ki; bir kızgınlık üzerine kullanılmış bir ifade... Sebep; 8 seneden beri süregelen yanlış politikalar, hafif transferler, sinmiş yönetimler, bazı sümsük futbolcularmış... Bilmem Pire öyle diyo... Celaliye deyip de geçmeyin... Beşiktaş için büyük önem taşıyan bir belde... 40'a yakın kongre üyesi yaşıyor orada... Halkın yüzde 98'i Beşiktaşlılık'la geçinir... Deniz mevsimi gelmeye görsün, Beşiktaşlı futbolcular orada cirit atar... Hele eski futbolcuların uğrak yeridir... Köy meydanı Kartal meydanı olur da; Asım Erol'un kahvehanesi şen olur, sel olur, Beşiktaş olur... Asım da hasta Beşiktaşlılar'dandır... Bugünlerde o da burnundan soluyor... Ama o, "Ben Pire Mehmet gibi dönmem" diyor... "Hatta Beşiktaş küme düşse de..." İkisinin kavgası Beşiktaş yüzünden hiç bitmez... Beşiktaş kavga ettiriyor, Beşiktaş verem ediyor... Es kaza sakın bugünlerde Beşiktaşlı bir yönetici onların yanına uğramasın... Geri dönüşü imkânsız olur... Sakat olur, beşlik olur, taş olur... Beşiktaşlı'nın kanı beyninde, Beşiktaşlı kan ağlıyor... Bugünlerde 'Beşiktaşlı'yım' demekle küfür yemek arasında hiçbir fark yok... Kahveci Asım'la Pire Mehmet Emin'in hali Beşiktaşlılar'ın bütünü temsil eder... Asım, köy halkı Beşiktaş'ı izlesin diye kahvehanesine dev ekran televizyon koyup, Digitürk'e abone olmuş... Fakat AEK beşledikten sonra televizyonu söküp atmakla kalmamış abonelikten de çıkmış... Çünkü artık 'En Beşiktaşlı' Celaliyeliler bile Beşiktaş'ın maçlarını seyretmeme kararı almış, olan kahvehaneye olmuş, reytingi de çay satışları da düşmüş... Hele bir Yunanlı'ya yenilmeleri onların canına tak ettirmiş... Beşiktaşlılar, G.Saray'ın Olimpiyakos'u perişan ettiği saatlerde AEK'dan 5 yenilmesini hazmedemedi... Ben de edemedim... Ama sabır diliyorum... Beşiktaşlı sabretsin diyorum... Peki nereye kadar? Sergen'e kadar, Nouma'ya kadar, İlhan Mansız'a kadar... Şehrin bu üç kabadayısı takıma henüz girmedi... Daha kenarda Ahmet Dursun duruyor... Amaral diye biri de geldi... Gör bak neler olacak?.. 100. yılda Beşiktaş'ın yüzü ağaracak mı kızaracak mı bilinmez ama bir gerçek var; Beşiktaş ve Beşiktaşlılık artık elden gidiyor... G.Sarayl'la Fener at başı gidiyor... Üç büyüktüler, iki büyük kaldılar... Derbi deyince G.Saray- F.Bahçe'den bahsediliyor... Futbol artık ekonomik savaş oyununa dönüştü... Ve Beşiktaş bu savaşta geri düştü. O ürkütücü, o görkemli havasını kaybetti... Beşiktaş taraftarı en çok da iki şeye kızıyor... Birincisi; gönderilip de geri alınan futbolculara... Ve ekliyorlar; "Metin, Ali, Feyyaz da gelsin..." İkincisi; Yönetimin Radu'yu G.Saray'ın artığı diye geri göndermesine. Buna da şunu ekliyorlar; "Peki Radu öyleyse Lucescu ne? Capone gelirse nereden gelecek? G.Saray'ın ikinci takımı olduk..." Pire Mehmet Emin, Asım'a dönmüş söyleniyor; "Ben Beşiktaş'ı bıraktım rahatladım... Sen de bırak huzur bul. Artık G.Saraylı'yım... Bu yüzden iki oğlumdan da özür diliyorum..." Ve ekliyor; "Asım 5 çay getir koçum... AEK olsun... "