Çok değil daha 3-4 yıl öncesine kadar herkes UEFA Kupası'nı kazanmasından sonra G.Saray'ın Türkiye'deki her kulübe asgari 10 yıl fark atacağını konuşuyordu. G.Saray bir tarafa Türkiye öbür tarafaydı. Fakat hiç de öyle olmadı. Bugün görüyoruz ki, 'köylü' kulübü (!) Beşiktaş, Avrupa'ya açılan pencere olarak bilinen G.Saray'a karşı skor olarak üç sıfırlık, gelişme olarak da fersah fersah fark attı. İlk gol yönetim düzeyinde gelirken, ikincisi teknik ekip ve kadronun performansı, son gol de tesisleşme konusunda geldi. Bunların dışında atılan goller de var ama binlerce detaya girmenin alemi yok. Bir-iki ipucu zaten herşeyi anlatabilir. Bir tarafınıza Bülent Korkmaz'ı alın, öbür tarafınıza da Sergen Yalçın'ı... Şimdi bir Bülent'in durumuna bir de Sergen'inkine bakın... Ve gözleriniz kapalı İstanbul'u dinleyin... Bir kulağınız Fulya, diğeri Florya'da olsun... Bülent'in inlemeleri içinizi acıtacak, Sergen'in çınlamaları göğsünüzü kabartacak... Binlerce detaya gerek yok dedik... Avrupalı (!) G.Saray'la köylü (!) Beşiktaş arasındaki farkı anlamak için Sergen'in önceki gün bir televizyon kanalında ve yazılı medyada yaptığı açıklamalara kulak kabartın. Bakın ne diyor Sergen: "Serdar Bilgili, sürekli geleceği düşünüyor. Beşiktaş onunla dinamizm kazandı. Planları muhteşem. Beni de çok seviyor." "Hüsnü Güreli, bana babam kadar yakın. Bütün vekaletim onda. Maddi ve manevi bana her yönden destek oluyor. Geçen yıl sayesinde iki tane daire alıp ilk defa iyi bir yatırım yaptım. Sezon sonunda mukavelem bitiyor. Hüsnü abi mukaveleye istediği rakamı yazar, ben de gözüm kapalı imzalarım." "Menajer Sinan Engin gibisi yok. Beşiktaş için büyük bir şans...Bütün problemlerimize ilaç oluyor. Her takımda bir Sinan Engin olsa Türk futbolcusunun moral ve motivasyonu tavana vurur." Mircea Lucescu, toparlayıcılık görevini iyi yapıyor. Herşeyden önce çok iyi bir insan. Şefkat ve sevgisiyle takımda birliği sağladı." Ve en estetik vuruşunu yapıyor Sergen; "100 milyon dolar verseler Beşiktaş'tan ayrılmam." Ve öbür yakada da Bülent için için yanıyor ama konuşmuyor. "Şimdilik susmayı tercih ediyorum. Ama elbette birgün ben de konuşacağım" diyor. Ben diyorum ki bırakın Bülent'i... Bugün hangi G.Saraylı futbolcu çıkıp da Özhan Canaydın için Sergen'in Bilgili için söylediklerini söyleyebilir? Hangi futbolcu ikinci başkan Ali Dürüst için, "Bana babam kadar yakındır" diyebilir, hangisi Fatih Terim'in sevgi ve şefkatinden bahsedip, Sinan Engin gibi bir menajere ihtiyaç duymaz. Bunun altından binlerce detay çıkarabilirsiniz. Bir de şunu düşünün ki, koskoca anlı şanlı Avrupalı G.Saray'ı iki kişi yönetiyor. Futbol takmını bir tek ve sadece Fatih Terim, kulüp yönetimini de bir tek ve sadece Özhan Canaydın... Diğer yöneticiler mi? Hepsini geçiniz bir kalemde... Beşiktaş, tavandan tabana kadar geniş bir kitlenin güvenli elleri arasında... Bir tarafta takım çalışması, öbür tarafta bakım çalışması... Fulya takım olmuş, Florya hâlâ bakımla uğraşıyor... Operasyon tutarsa ne âlâ, yoksa burası Muş'tur yolu yokuştur... Bundan 2-3 yıl evvel Sergen'i nasıl bilirsiniz diye sorulsa hiç de iyi bilmediğimizi haykırıp, "Gömün gitsin" derdik... Ama şimdi öyle mi? Düne kadar Türk futbolcusunun en kötü örneği şimdilerde iş bilen Beşiktaşlı ağabeylerinin elinde idol oldu... Yalnız klas hareketleriyle değil, klas yaşantısıyla da...