Terim ve matruşkalar

A -
A +

Ben Terim olsam... Asıl savaşı kazanmak için, küçük çarpışmaları kaybetmeyi göze alırdım!.. Asıl savaş ne? Şampiyonlar Ligi, Türkiye Ligi, Türkiye Kupası... 3 ayrı cephe, üç ayrı pencere, fokur fokur kaynayan üç farklı tencere... Ya küçük çarpışmalar? Medyayla girdiği çiş yarışı... Ya da kendi deyimiyle 'parazitler'le olan mücadelesi... "Parazitler"... Hoş değil, nahoş bir ifade... Öncesinde firavunlar vardı... Şimdilerde yine Florya'yla Babı-âli arasında korkunç bir fay hattı oluştu... Bakalım yarın kimler duracak Terim'in karşısında, kimler "fay canına" olacak?.. Zira Fatih hoca, aynı nehri kaç defa daha geçmek zorunda kalacağına zamanı gelince kendi de şaşıracak... Eleştiriler ağrına gidiyor olabilir... İşler rayına girmeyebilir.... Medya nalına vurabilir... Ama ben Terim olsaydım; köprüleri atmazdım... Medya için çok zor bir adam Terim... Verdiği imaj; "asla hata yapmayan birisi"... Böyle birisiyle aynı platformda bulunmak, aynı evde oturmak, aynı işyerinde çalışmak, aynı havayı teneffüs etmek çok zor bir şey... Medyaya göre Fatih Terim, karakter olarak hata yaptığını asla kabul etmez. Ağzından, "Üzgünüm, hata yaptım" gibi sözlerin çıkabileceğini sanmıyor... Hatta Barcelona maçı sonrasında, "Ben de hata yapmış olabilirim..." ifadesi bile tepki gördü, eleştirilere sebep oldu... Çünkü Terim yine de onlara göre "Ben hata yaptım" diyemiyordu... Onlar bu defa da, "Ben de..." ve "yapabilirim" sözlerine takılmışlardı... "Ben de hata yapmış olabilirim"le "Ben hata yaptım" çok farklı şeylerdi... İşte bu olay sonrasında medya vakit geçirmeden Terim'in hata kabul etmez yapısı üzerine fıkralar bile üretti... Barcelona maçının ardından bana gelen maillerin birinde şöyle uyduruk bir fıkraya bile şahit oldum; Fulya abla bir akşam telefonda kardeşiyle konuşuyormuş... Kız kardeşi, Fulya ablaya "Fatih eniştem dün akşam seni aradığımı soyledi mi?" diye sormuş... Fulya abla da Terim'e dönüp, "Tatlım, dün akşam kardeşimin aradığını söylemedin" diye seslenmiş. Terim, gözlerini televizyondan ayırmadan, "Henüz söylemedim" diye cevaplamış... Herkes Terim olamaz... Ama farzet ki ben olsaydım... Asıl savaşı kazanmak için, küçük çarpışmaları kaybetmeyi göze alırdım!.. Amma ve lâkin gerçek şu ki; meğer ne kadar çok sevmeyeni varmış adamın... Ya da ne kadar çok nefret edeni... Pusuda, masada, yatakta, batakta, saçakta beklemişler... Matruşkalar sizi... Arkasına teneke bağlamak için tesbih taneleri gibi dizilmişler... Ortada cenaze yok, salâ veriliyor... Bunları kim yapıyor?.. Spor müdürlerinin çoğu F.Bahçeli olanlar... Trişkadan AIK Solna galibiyetini "zafer" diye yutturup, G.Saray'ın Şampiyonlar Ligi'ndeki şu anki ikinciliğini "başarısızlık" olarak yorumluyorlar.. Bunu kimler yapıyor?.. Gazetelerin spor servisleri değil, F.Bahçe'nin spor servisleri (!) yapıyor... Sözüm her gazeteciye değil... Sözüm adamı başarılı günlerinde yalayan, kötü günde karalayan gazetecilere... Bir zaman firavunlar vardı, şimdi parazitler... Böyle giderse bu maç penaltılara kalır... Fatih hoca, aynı nehri kaç defa daha geçmek zorunda kalacağına zamanı gelince kendi de şaşıracak... Zira bizim matruşkalar Ruslar'ınkine de benzemez... Burası Türkiye... Burada başarının karşılığı düşmanlık... NOT: Matruşka; bir Rus oyuncağı... İçinde bir sürü bebek barındıran bebek... Bebeği açtıkça içinden daha küçük boy başka bebek çıkıyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.