Bir golf kulübünün soyunma odasında bir sürü adam giyiniyormuş. Ortada duran bir cep telefonu uzun süre çalınca yakınındaki bir adam konuşma düğmesine basmış. Adam: "Aloo?..." Kadın: "Merhaba şekerim, kulüpte misin?" Adam: "Evet!" Kadın: "Ayy, ben burda supper bir deri ceket gördüm. Sadece bin dolarcık, alabilir miyim?" Adam: "Oluur, madem çok sevdin, al tabii..." Kadın: "Aslında buradan önce de galeriye uğradım. 2004 modelleri gelmiş, tam istediğim renkteki arabayı buldum." Adam: "Ne kadar?" Kadın: "60 bin dolarcık..." Adam: "O parayı vereceksem bütün aksesuarlarını isterim ama..." Kadın: "Yaşasınnn! Bi şey daha var; geçen sene beğendiğimiz ev yine satılık ve 450 bin dolar istiyorlar." Adam: "Tamam, ama 420 bin dolardan fazla verme sakın..." Kadın: "Oldu şekerim. Sonra görüşürüz... Seni seviyorum..." Adam: "Ben de seni... Görüşürüz... Bye..." Adam telefonu kapatıp afallamış şekilde onu seyreden topluluğa döner ve sorar: "Bu telefon kimin, bilen var mı?" *** Koskoca bir sezonu evirdik, çevirdik, yedik, içtik, bitirdik... Şike dendi, teşvik dendi, mafya dendi. O yazıldı, bu çizildi herkesin tüyleri diken diken edildi. Çamur atmalar hamur açmalar, suçlamalar, kutlamalar, ağlamalar... Envai çeşit dedikodu üretildi. Dün Fener'in kazandığı bazı maçları şaibeli bulanlar bugün bileğinin hakkıyla kazandı diye yazmaya başladı. Rize maçının tekrarına 'olur' verenler, tekrar sonrasında Fener'in kazanmasına sevinenler, Rize maçının tekrarına 'dur' diyenler, bazı maçlarda Fener'in kaybetmesine üzülenlerle bugün aynı telden çalıyor; "Fener'e yakıştı..." Ortada onca suçlamalar var ama sahibi yok... Herkes, "Ben demiştim" edasında... Teşvik, şike, mafya resmen öksüz kaldı, ortada kaldı, sahibi yok, sahiplenen yok... Koca bir sezon boyunca kimsenin ağzından şike ya da teşvik sözü hiç çıkmamış gibi davranıyorlar. Fener'in şampiyonluğu kutlu olsun... Ama bu sezonu da Allah bir daha bizlere ve Türk futboluna hiç yaşatmasın... Kimleri yemedi, kimler yaşarken ölmedi... Kimileri birilerini götürdü, birileri kimilerinin çanına ot tıkadı... 42 yıllık ligin bütün iğrençlikleri 2003-2004 sezonunda topyekûn yaşandı. Yeni yeni tarihler de yazıldı bu sezon... Ve kimler düştü sahneden... Ne Serdar Bilgililer, ne Fatih Terimler, ne Mustafa Denizliler, ne Lucescular, ne Ali Aydınlar, Adanalar, Elazığlar, Bursalar... Ve daha neler neler... Hatta kocaman bir G.Saray... Ve arkasından büyük bir gürültüyle Beşiktaş... F.Bahçe dışında kimseye yaramadı bu sene... Ancak bir iki iyi tarafı da oldu sezonun... Mesela yerli teknik adamları bir kere daha keşfettik. Ziya Doğan'ı kazandık... Şifo Mehmet girdi aramıza... Rızalar, Sametler, Giray Bulaklar geleceğe dev adımlar attı... En azından yalnız olmadığını hissetti futbol... Sahneden düşenlere bakıyorsunuz da hepsi özel ve tüzel isimler... Keşke düşmeseydiler diyorum. Keşke Terim gibi, Denizli gibi, Lucescu gibi renkli simalar Bursa, Adana gibi güçlü şehirler kalsaydı bulundukları yerde... Düşmesi gerekenler düşmedi, düşürülmedi... Mesela ben MHK'nın hükmen küme düşürülmesini isterdim. Mesela Tahkim Kurulu'nun da, mesela Futbol Federasyonu'nda A'dan Z'ye elden geçirilmesini bekliyorum. Allah, bu sezon gibi bir sezon daha bize hiç yaşatmasın...