Yalan rüzgârı

A -
A +

Soğuk havaydı, yağmurdu, kardı derken; gol de Balkanlar'dan geldi. Adam sağ taraftan bir kaçtı, pir kaçtı. Sabahtan beri o bölgede kıtlık meydana getiren Hasan Şaş'ın yardımına giden İliç, orada ırgat gibi çalıştı, amele gibi yürüdü... Öyle bir ortaladı ki, Hakan da Hakan gibi kafayı çakınca, Mecidiyeköy'de soğuk ve yağışlı hava bir anda günlük güneşlik oldu. Nasıl olmasındı ki, G.Saray golün geldiği 44'üncü dakikaya kadar tatsız tuzsuz çorba gibiydi. Ne Ardası Arda, ne Hakanı Hakan'dı. Ne Hasanı, ne topa basanı vardı. Durum 5N, 1K idi yani. Ne, nerede, nasıl, niçin, neden ve kim! Yani başka deyişle maçı sadece gazeteciler izlediği için G.Saray da o prensip doğrultusunda oynuyordu sanıyorum. Mondragon maç boyunca risk altındaydı. Çünkü defans her an hata yapabilir, orta saha işi asabilir havasındaydı. Dün gece tribünler boştu ama asılan bir pankart binlerce anlam taşıyordu: "Yalancının mumu Samsun'a kadar..." Peki ne demekti bu? Bir Cihan Oskay hikâyesi! Hani F.Bahçe'nin Samsun'a para gönderdiği iddiası... Eğer Fener Samsun'a kadarsa, G.Saray nereye kadar? Çünkü Cimbom bu sene yalan rüzgârını oynuyor. Şampiyonlar Ligi'ndeki yıkımın ardından sınırın bu tarafında da hiçbir numarası yok. Ankaraspor dün biraz cesur, biraz zeki olsa, bu G.Saray'ın canına okurdu. Ama yapamadı. Ya da forvetlerinde teknik direktörleri Aykut Kocaman gibi bir golcüsü olsaydı; Pinokyo'nun burnu çoktan düşerdi. Fakat çekirge dün yine sıçradı. Sahi Fener, Samsun'a kadarsa; G.Saray nereye kadar?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.