G.Saray için bugün hayatının geri kalan kısmının ilk günüydü... Rize'de kaldıkları 25 saatlik süre içerisinde "Kadıköy Destanı"nı okuyarak büyüyen "Aslan yavruları", yaşamak, var olmak ve o destanı çürütmek adına gece boyu planlar kurup programlar hazırladı. İşte gün gelmiş çatmıştı. Bedenler Rize'de, ruhları "olmak ya da olmamak"ta... Taffarel, kalesine kilit vurmuş, Popescu liberoda beton örmüştü. Orta direk Okan, kapı komşusu Ümit, badalak Emre; Amerika'dan en son gelen traş sabunu gibiydiler. Serkan'ın ayağı ayak değil, istimlâk sahasına dalmış buldozer gibiydi. Golün kokusunu alınca şerbeti bol kadayıfa dönüyordu. Hepsinin beyinlerinden geçen tek şeydi: "Hava nasıl olursa olsun havamız iyi olsun..." *** Belediye otobüsünde en korktuğum şey, yaşlı bir teyzenin "Evladım içerisi çok havasız, şu camı açar mısın?" demesidir. Aksine de o teyzeler hep beni bulur. Ve o sırada herkesin sizi kestiğini düşünüp teyzeye ölümcül bakışlar atarsınız. Allahım ne korkudur o öyle. Binbir karizmayla camın ucundan tutarsınız, ama asla açılmaz. Her şeyi göz alıp asılırsın ama "ı-ıh" açılmaz. Karizma sarsılmış vaziyette vazgeçersin ama geri zekalı teyze günün içine etmiştir... Artık bundan sonra tek tesellim Serkan olmuştur. O Rize kalesini açamazsa, ben camı nasıl açarım? Ama ben tek başıma, o, 10 arkadaşıyla. Ya açılacak ya açılacaktı... Mutlaka alınacaktı bu kale ve de cam açılacak, Rize'den puanlarla sıvışılacaktı. Hepsinin beyinlerinden geçen tek şeydi: "Hava nasıl olursa olsun havamız iyi olsun..." Tek hedef vardı buüun... Rize'yi de teyzeyi de aşmak... *** G.Saray, Rize destanı için kalemi kâğıdı eline almış, topu pabucunun ucunda saklamıştı. Kontratlı kiracı gibi yıkıldı çıkmıyordu Rize cezaalanından. Lucescu kulübede otobüs bekler gibi gol bekliyor, "Maçı alsak da gitsek..." diyordu. Rize, Çayeli'nden öteye gitse de G.Saray tarafına geçemiyordu. Saffet tanıdık, bildik çocuk. Bütün Fenerliler'in ve Rizeliler'in umuduydu o bugün. Ama G.Saray'dayken yapacağı hiç birşeyi olmadığı gibi, şimdi G.Saray'a karşı da yapacağı birşey yoktu. Attığı golün hiç birşey ifade etmediği gibi. Ama her an havayı bozacak bir Rize vardı. Hatta ne yalan söyliim; tavuğun solucanı gagasında salladığı gibi sallıyordu bazen Cimbom'u. Ancak Rizeli birkaç futbolcunun çayı demlemiş oturduğu bir ortamdı. Hafif kafası dağılmış Aslan, öyle vurdu ki pençesini Rize'ye, vermek zorunda kalıyordu vizeyi. Umut artık Karadeniz'den yola çıkmış Aslan'ın ağzında Kadıköy'e yol almıştı. Onun adı Aslan, işi destan ya; bakalım Kadıköy'de destanı kim, nasıl yazacak?