Aşırı ishalden şikayetçi biri Samatya Sosyal Sigorta Hastanesi'ne gider. Ama bürokrasiden dolayı belgeleri karışır ve kahramanımızı yanlışlıkla psikiyatri servisine havale ederler. 15 gün süren tedaviden sonra taburcu olacağı gün arkadaşı sorar; "N'oldu geçti mi ishal?" "Hayır geçmedi ama artık takmıyorum." Bülent Yavuz da takmıyor... MHK kıtır kıtır gidiyor ama o takmıyor... Hakları gasp edilen takımları takmıyor, başındaki Haluk Ulusoy'u takmıyor, 70 milyon insanı takmıyor... Hakemler sapır sapır dökülüyor, o dökülmüyor... O gitmiyor, o bırakmıyor... Koltuk baldan tatlı... Ve oturduğu yerden saldırıyor... Erman Toroğlu'na, Ahmet Çakar'a, "Yerimde gözünüz var" diye bağırarak koltuğuna olan sevdasını haykırıyor. Yetmiyor, sonunda iş verdiği, görev verdiği hakemini Haluk abisine karşı suçluyor. Hedef yine aynı; koltuğu kurtarmak... Yahu benim Bülent Yavuz ilebir alıp veremediğim inanın ki yok. Benim tek derdim şu; UEFA Kupası'nda hakemimiz yok... Şampiyonlar Ligi'nde hakemimiz yok... Portekiz'deki Avrupa Şampiyonası'nda hakemimiz yok... O halde sen de yok ol Bülen Yavuz, o halde sen de yok ol... Yeni evli çift balayından dönerler ve kadın kocasına; "Üç tane nur topu gibi evladımız olacak" der. "İyi de nereden biliyorsun üçüz olduğunu?" "Kendileri annemin evinde duruyorlar." Özhan Canaydın üç süper yabancı dedi. Operasyon sözü verdi, Terim'in başını yedi. Şimdi karizma yerle bir... Fatih hoca soruyor; "Hani üç süper?" Canaydın; "Kendileri Florya'da duruyorlar..." Peki kim bu Canaydın'ın Florya'daki üç süperi? Sıkı durun; Mondragon, Hakan Şükür, De Boer... Pardon, bunu ben söylemiyorum. Bu ifade aynen sayın Canaydın'a ait... Geçenlerde resmen, cismen, ismen bu açıklamayı yaptı. Ve dudak bükenlere, "Ne yani bu üç oyuncu yıldız değil mi?" dedi. Değil Canaydın, değil... Hem de iki kere değil... Birrr; zaten Mondragon G.Saray'ın kalecisiydi. Siz onu da Sergen gibi, Emre Aşık gibi, Ahmet Yıldırım ya da Lucescu gibi Beşiktaş'a kaptırdınız. Sonra da Nasrettin Hoca'nın eşeğini bulduğu gibi bulup sevinç gözyaşları döktünüz. Ayrıca da soruyorum; Mondragon yıldız bir kaleci mi? İkiii; Frank De Boer'un ahı gitmiş vahı kalmış, yıldızlığı hiç olmuş. İspanyollar onun G.Saray'a transfer olacağını duyunca, "Ayol Florya'ya golf oynamaya mı gelecek?" diye sormuş. Yani o yaştan sonra yapabileceği en uygun sporu yapması gerekirken G.Saray'ın dolarlarını götürmek adına kapağı İstanbul'a atmış. Şimdi hali ortada... Üüüçç; gelelim Hakan'a... Onu da Terim istemediği halde aldın. Hocanın da psikolojisini dağıttın... Terim'in Hakan'ı istemediğini sağır sultan bilirken sen bilemedin. Haa, şunu da söyleyeyim; tesadüfen de isabet buyurdunuz... Hakan eskiden Kral'dı, şimdi de Kral... Ama sizin bahsettiğiniz yıldız bir kere kesinlikle o değildi. Hesapta Hakan filan yoktu... Kaldı ki, hiçbir kulübün yüzüne bile bakmadığı, ekranlarda Beşiktaş'a bile neredeyse yalvarır hale gelen Hakan'ı bedava diye atlayıp kazandırmanız yıldız aldınız manasına asla gelmez... Ben size Beckham'dan, Zidane'dan Rivaldo'dan bahsediyorum. Taraftar sizden Geremi'yi, Nedved'i, Kean'i istiyor. Terim de şüphesiz Hagi gibi, Popescu gibi, Taffarel gibisini bekliyor. Hoş, sizden herkes birşeyler bekliyor... 10 yılda 7 lig, 3 Avrupa şampiyonluğu sözü verdiniz. Umut tacirliği yaptınız. Geldiniz tıkınız yok, kupanız yok. Bir de Mehmet Cansun'un kazandırdığı şampiyonluğa son 3-4 haftada koltuğa oturmakla sahip çıktınız. Ve dediniz ki; "Kim demiş şampiyonluk kazandırmadım diye. İlk yılımdaki şampiyonluk neyin nesi?" Pes doğrusu... Vallahi de billahi de pes doğrusu... Takımı kuran Cansun, hocayı bulan Cansun, şampiyon olan Cansun... Sen ligin bitimine 3-4 hafta kala koltuğu kap, adamı işinden et, sonra yetmez gibi bir de gelmiş şampiyonluğu iç et... Lucescu'ya gönder, Sergen'i gönder, Emre'yi gönder, herkes oldu heder... Üç süperdeki kasıt yoksa Lucescu, Sergen, Emre'yi Beşiktaş'a kaptırmak mıydı? Eğer öyle ise tebrikler başardınız sayın Canaydın... Asil kulüp G.Saray'da asıl bir de şunu konuşmalı... Süren'le Cansun'u seçimde yok etmek adına disiplin kuruluna vermek için harekete geçtiniz. Peki, boş vaatlerinizden dolayı sizi nereye versek bilemiyorum. Ali Sami Yen Stadı mahzun... Kalamış yanıyor, Kuruçeşme ağlıyor... Bence siz emekliliğinizin tadını çıkarıyorsunuz... "Dönülmez akşamın ufkundayım"ı söylüyor, son demde bir tad çalmak istiyorsunuz. Ve ne yazık ki G.Saray'ı evinizin arka bahçesi gibi kullanıyorsunuz. Ve ne yazık ki martta hâlâ adaysınız... Ve ne yazık ki G.Saraylılar bu defa size inanmayacak...