Ayakta zor duruyordu adam...

A -
A +

Usulca süzüldü aşağıya Tuncer... Sosyal hizmetler görevlisi siyah deri çantasını kaptığı gibi önden çıktı merdivenleri. İçerisi dışarıdan daha serindi. Hemen girişin yanı başındaki bir odaya girmişti adam. Polislerle birlikte dışarıda bekledi Tuncer. Beş dakika sonra kısa boylu, siyah gözlüklü, kısa saçlı, hafif toplu bir kadınla birlikte çıktı adam. İşaret etti başıyla polislere: - Tamam, siz gidebilirsiniz... Sonra Tuncer'e baktı: - Sen gel bakalım... Haydi, sallanma... Polisler hemen geri döndüler. Tuncer korkarak takip etti adamla kadını. Bir kat merdiven daha çıktılar. Kadın koridor boyunca sıralanmış kapılardan ilkini açtı. İçerisi çok genişti. Karşılıklı iki duvara yataklar konmuştu. Hepsinin üzerinde kendi yaşında, biraz daha büyük biraz daha küçük çocuklar vardı. Kadın gözlüğünü düzeltti: - Oturun yerinize bakalım, size bir arkadaş geldi... haydi, adam gibi karşılayın. Başını çevirdi, dip taraftaki kumral, uzun kirpikli, siyah gözlü on, on bir yaşlarındaki çocuğa seslendi. - Kadir, arkadaşın senin yanındaki yatakta yatacak. Buranın nasıl işlediğini öğretirsin ona. Yaramazlık yapmayın, ne olduğunu biliyorsunuz... Ona göre... haydi bakalım. Tuncer'i sırtından hafifçe iterek geri döndü. Kapı gürültüyle kapandı ardından. Küçük çocuk ortada kalıvermişti. Çekingen gözlerini gezdirdi ortada. Sonra başını çevirdi. Kadir denen çocuk kendisine bakıyordu. Usulca o tarafa doğru yürüdü. Kadir baştan aşağıya süzdü onu: - Adın ne senin? Neden geldin buraya? - Tuncer... Adım Tuncer... Yutkundu, " Hırsızlık yaptım..." diye fısıldadı. *** Yakup sabaha karşı geldi eve. Yine içkiliydi. Ayakta zor duruyordu. Durmadan söyleniyor, anlaşılmaz küfürler mırıldanıyordu. Kaybetmişti cebindeki parayı. Mehmet'ten aldığı da gitmiş, ardından bir on bin lira daha borçlanmıştı. Son bir haftada ailesi ve kendisini iki sene hiç kimseye muhtaç olmadan yaşatabilecek kadar bir meblağ kaybetmişti. Bir tekmeyle açtı kapıyı. Zehra irkildi yattığı yerde. Hemen fırladı, başının örtüsünü taktı. Odanın soluk ışığı yandı bir anda. Yakup gözlerini devirerek baktı etrafına. Hiçbir şey demeden sallanarak gelip çekyatın üzerine bıraktı kendini. Ceketini çıkarttı. Titreyen parmaklarıyla bir sigara yaktı. Karısına doğru döndü. Tükürür gibi: - Bana su getir... dedi. Zehra hemen hareketlendi. Plastik bir bardağa çeşmeden su doldurup uzattı. - Ev sahibi geldi... diye fısıldadı. Yarına istiyormuş kirayı... Bardağı sonuna kadar dikti Yakup. Elinin tersiyle ağzını silerken kükredi adeta: - İyi, ver o zaman... İrkildi Zehra. Bu kadar da olmazdı artık. - Bende yok ki... - Bul o zaman. İste velinimetinden. Hem biliyor musun, kız ucuza gitti. Gidip konuşacağım o kibar beyefendiyle. O kadar ucuza olmaz bu iş. Mahkemede hayır deyiveririm, görür gününü. Zehra adeta kaplan kesiliverdi: - Sen ne dediğini farkında mısın? Tamam o iş. Dokunma artık. Ben bağrıma taşı bastım, verdim yavrumu, o insanların elinde onun hayatı en güzel hayat olacak. Karışma artık insanların işine. Ne utanmaz adamsın sen... Bu çıkıştan çekinmişti Yakup. Şaşkın bir şekilde baktı karısına. Yine alkolün etkisiyle anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı. Zehra yutkundu. Yüzü asık, kaşları çatıktı. - Tuncer'i götürdüler. Islah evine koydular... Omuzlarını silkti Yakup. Belki de karısının ne dediğini anlamamıştı bile. Yavaşça yıkıldı yan tarafına. Elinde sigarasının külü düşmek üzereydi. Zehra yanına gidip itekledi onu. - Kalk... Evi yakacaksın. Kalk haydi... Silkelendi Yakup. Toparlandı. Karşıda yatmakta olan Ümit ile Emine'ye baktı. Gözlerinin içinde bir ışık parladı. Dudaklarına müstehzi bir gülümseme yerleşti. Mırıldandı sarhoşlukla: - Bunlara da birer yağlı kapı ayarlarsam, işim tamam olur... ¥ DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.