Çok mutlu olmuştu küçük kız...

A -
A +

Asiye ballı, tereyağlı lokmayı yavaşça çiğnedi... Bir gün önce aldıkları, kulplu, üzerinde çizgi film kahramanlarının resmi olan büyük bardağındaki sütten de bir yudum aldı. Oldum olası iştahlı, yemek sorunu olmayan bir çocuktu aslında ama yokluktan hiçbir şeyin tadına varamamış, ailesinin fakirliği yüzünden beslenememişti. - Önder, biz bugün yine çıkacağız dışarıya. Biraz paraya ihtiyacım olacak. Yanımda hiç kalmadı. Dün hepsini bitirdik. Genç adam ağzındaki lokmayı aceleyle çiğnedi cevap vermek için. - Tamam hayatım, benim de yanımda nakit fazla yok şimdi. Ama istersen büroya uğrayın önce. Ben temin edeyim siz gelene kadar. Ne kadar istersin, elli bin yeter mi? Başını eğdi Saadet. Kimileri için bir servet olan bu para genç kadının sadece bir günlük çarşı gezintisi ne ancak yetecek kadar bir miktardı. - Tamam, hem Asiye'm babasının ofisini de görmüş olur, değil mi canım? Küçük kız memnun bir ifadeyle başını salladı. Sonra şen bir sesle sordu: - Uzak mı orası? - Çok uzak değil, ama uzak olsa da fark etmez, arabamızla gideceğiz nasıl olsa. Değil mi? - Sonra nereye gideceğiz? Saadet hanım düşünür gibi yaptı bir ciddi ifade takınarak: - Hımmm! Mesela karnımızı doyurmak için bir kebapçı olabilir, ardından da güzel bir çikolatalı pasta. Sonra biraz daha giysi alırız sana. Yaz geliyor, deniz mevsimi başlamak üzere. Tatile çıkarken giyecek şeyler ihtiyacımız olacak. Oradan da ne istersen onu yaparız, parka gidebiliriz, sinemaya gidebiliriz, gezebiliriz... Ne dersin... Çok mutlu olmuştu küçük kız. Küçük ellerini birbirine vurdu sevinçle... - Yaşasın... Ne güzel... Önder bey karısına baktığı zaman onun mutluluktan gözlerinin dolu dolu olduğunu gördü. Hayat harika görünüyordu gözüne... *** Önder beyin Alsancak'taki ofisi son derece modern bir tarzda döşenmişti. Karı koca yeni evlendikleri zaman çizmişlerdi buranın dekorasyon planını. O kadar hevesli ve o kadar heyecanlıydılar ki, günlerce ustalarla birlikte gece yarılarına kadar burada kalmışlar, en ufak bir hatayı göz ardı etmeden büyük bir titizlikle çalışmışlardı. Bütün mobilyalar çelik konstrüksiyondu. Üzerlerinde yerin rengine uygun minderler konmuştu. Duvarlar iki renkti. Avrupa dekorasyon mecmualarında gördüklerinden esinlenerek dizayn etmişlerdi. İçeriye giren herkes önce garip bir hayranlıkla etrafını süzüyor, bu ofiste kendini kim olursa olsun mutlaka rahat hissediyordu. Her şeyin bilinçli yapıldığı belli ve mükemmeldi. Saadet gülümseyerek baktı etrafına: - Önder yok mu Fikret? Fikret yirmi beş yaşlarında orta boylu, kısacık saçlı, ciddi görünüşlü, çok da yakışıklı sayılmayacak bir gençti. Yaklaşık iki senedir Önder beyin yanında çalışıyordu. Lise mezunuydu. Üniversite imtihanlarını kazanamamış, bir tanıdıkları vasıtasıyla Önder beyin ofisine el ayak olabilecek bir genç aradığını duyunca hemen müracaat etmiş ve işe alınmıştı. Randevuları alıyor, ayak işlerini hallediyor, iş alındığı zaman da ustaların koordinasyonunu sağlıyordu. İşine çok çabuk adapte olmuş, Önder beyin memnun etmişti. Oldukça efendi bir gençti. - Yok Saadet hanım. Bankaya gitti, şimdi gelir. Saadet başını salladı. Çantasını kocasının masasına bırakıp koltuklardan birine çöktü: - Kahven vardır senin. Bir bardak versen... Hemen fırladı genç. Girişin tam karşısındaki paravanayla ayrılmış bölmenin arkasına geçti. Burayı mutfak olarak kullanıyorlardı. Az sonra üzerleri mavi renkli çiçek demetleriyle süslü geniş ağızlı, kulplu bir fincanın içinde dumanı tüten, mis gibi bir kahveyle geldi. - Tek şeker koydum Saadet hanım. - Sağ olasın Fikret. Bu çok hora geçti. Bak, bu da Asiye... tanışın bakalım... Küçük kız kırmızı, bantlı ayakkabılarına uygun, kırmızılı beyazlı bir elbise giymişti. Üst tarafı askılıydı ve içinde beyaz bir gömlek vardı . Ön tarafı nervürle işlenmişti. Saçlarını iki yandan yine kırmızılı tokalarla tutturmuşlardı. Mavi gözleri cam gibi parlıyordu. Üzerindeki elbiseleri çok beğendiği parmaklarını sanki uçacakmış gibi açarak yürümesinden belliydi. Sanki birisi dokununca giysileri bozulacakmış gibi özenle dolaşıyordu etrafta. Bayılıyordu Saadet onun bu haline. - Oooo, geldiniz mi? Ben geç kaldım... Aman efendim, bu ne şıklık böyle, kim bu peri kızı bakayım!.. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.