"Gelin adaylarımı görmek isterim..."

A -
A +

Delikanlı babasına dönüp baktı: - Siz de az yakışıklı değilsiniz baba, maşallah... Suphi Cevat bey koltuklardan birini işaret etti: - Biletleri aldın mı oğlum? - Evet baba, yarın yedi uçağı ile gidiyoruz. Hukuk fakültesinden mezun olmuştu. Mezuniyet törenine katılacaklardı ailecek. Yirmi yıl önce Güngören ailesinin yanına babası Yakup tarafından para karşılığı verilen Ümit, Cem Güngören adıyla İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden derece ile mezun olmuştu bu sene. Hem de hiç sene kaybetmeden. İki lisan biliyordu. Mutlu bir yaşantısı vardı. Yirmi sene öncesi yaşananlar hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Bir şekilde çocuğu üzerine geçirip Yakup Demir'le ilişkisini kesmeyi başarmıştı Suphi Cevat bey. Tabii bütün bu işlerde kimi zaman yasal kimi zaman da başka yolları kullanmış, kendisine yakın arkadaşı avukat Akif Hikmet Tunalı'nın büyük yardımı olmuştu. Ümit, Akif amcasını çok seviyordu ve avukat olmasında ona olan sevgisinin büyük rolü vardı. - Otelde de yer ayırttım size. Hilton'da... Annem hâlâ o oteli istiyor nedense. Suphi Cevat gözlüklerini çıkarttı: - Biz yaşlıyız oğlum, eski alışkanlıklarımızdan kolay vazgeçemeyiz... Ümit İstanbul'da okumuştu. Hemen her hafta Şahane hanım gidip gelmişti İstanbul-İzmir arasında. Bir ev tutmuşlardı tam tekmil dayalı döşeli. Bir de kadın bulmuşlardı. Böylelikle genç Ümit asla zorluk çekmemiş, kendi evinin düzeninde rahat bir talebelik geçirmişti. Cem adını benimsemişti. Birisi çıkıp da "senin daha önceden adın Ümit'ti" dese kahkahalarla gülerdi. Şahane hanım sevgiyle gülümsedi oğluna... - Bundan sonra sıra başka şeye geldi artık. Gelin adaylarımı görmek isterim... Utanarak başını eğdi Ümit: - Anneciğim, daha çok erken. Önce askerlik var biliyorsunuz. Hem tabii ki göreceksiniz, sizin onayınız olmadan adım bile atmayacağımı biliyorsunuz... Gülümsedi Şahane hanım. Yan gözle kocasına baktı. Suphi Cevat beyin keyfine diyecek yoktu....  Saadet hanım elindeki sigarasından son bir nefes daha çekmişti ki içeriye giren mavi gözlü, uzun, siyah saçlı güzel kız işaret parmağını sallayarak geldi yanına, karşısında durup iki elini beline koydu. Kaşları çatılmış, mavi gözleri kısılmıştı: - Kaç defa söz verdin bana söyler misin? Kaçıncı sigara yine bu, bugün? Saadet ellerini iki yana açarak suçlu bir ifadeyle dudaklarını büzdü: - Ne yapayım, heyecandan bir tane içeyim dedim... - Heyecandan içersin, sevinçten içersin, sinirlenir içersin, üzüntüden içersim. Sigarayı bırakman için bütün duygularından da arınmak gerekecek galiba.... - Ya sen... Sen heyecanlı değil misin yani? Genç kızın yüzü yumuşayıverdi. Sol elini kaldırıp parmaklarına baktı. Parlayan pırlanta taşlı nişan yüzüğünü sevgiyle okşadı: - Ben mutluyum anne. Hakan'ı o kadar çok seviyorum ki... Asiye tıpkı Saadet hanım ve Önder bey gibi iç mimar olmuştu. Babasıyla birlikte bir iş için İstanbul'a gittikleri zaman Hakan adında bir başka mimar gençle tanışmış, aralarında başlayan arkadaşlık sonunda ailelere intikal etmiş ve iki genç beş ay önce nişanlanmışlardı. Şimdi İstanbul'a gidecekler ve nişanlısının ailesi tarafından yazı geçirmek üzere misafir edileceklerdi. Önder bey arkadan gelecekti... Saadet hanım sevgiyle baktı kızına. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu onu seyrederken. Aradan geçen yirmi sene Asiye'yi tahmin ettiği gibi çok güzel bir genç kız yapmış, onu yetiştirirken gösterdikleri özenle kazandığı birçok beceri bu güzelliğinin yanında son derece sosyal ve insan ilişkilerinde fevkalade başarılı bir genç kız yetişmesine neden olmuştu. Harika bir şekilde piyano çalıyordu. Kolejde okuduğu ve yaz aylarında Avrupa ülkelerinde lisanını ilerlettiği için modern ama gelenek ve göreneklerine bağlı bir şekilde yetişmişti. Çünkü hem Saadet hanımın ailesi, hem de Önder beyin ailesi bu değerlere aşırı derecede önem veren eski köklü ailelerdi. Asiye pencerenin yanına gitti. Biraz dalgın bir sesle: - Babam biraz üzgün gibi duruyor anne? Neden? Saadet hanım gülümsedi. - Haklı adam. Biricik kızını veriyor, kolay mı sanıyorsun sen. Babalar böyledir, başkalarının, kızlarının hayatına girmesini kolay kolay kabullenmezler. Asiye hayretle döndü. - Ama Hakan'ı çok seviyor anne! - O başka, bu başka kızım. Tabii seviyor, ama Hakan olmuş, Ahmet olmuş, Mehmet olmuş, önemli değil... Genç kız düşünceli bir şekilde gözlerini kıstı. - Anlıyorum...  DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.