GÜLBAHAR

A -
A +
Bir şok daha yaşadı Nevin!.. Huriye hanımın ölümünden sonra çok zor toparlandı Nevin... Bir ay kadar devam etmedi işe. Sinir sisteminin yıpranması, içinde bulunduğu ruhsal çöküntü iyice güçten düşürmüştü onu. Mümtaz beyin anlayışlı davranışıyla bir ay kadar dinlendi evinde. Saadet hiç yalnız bırakmadı genç kadını. Gerek Bekir, gerekse karısı her zaman yanındaydılar. Gülbahar ise sanki içine kapanmış gibiydi. Hayatın bu acı ama kaçınılmaz gerçeğini birebir yaşamak sarsmıştı küçük kızı. Annesine sanki teselli etmek için yaklaşıyor, onun sözünden dışarı hiç çıkmıyor, ne isterse bir kez daha söyletmeden yapıyordu. Nihayet artık işine dönmesinin gerekliliğini algılayan Nevin ofise telefon ederek hafta başından itibaren gelmek istediğini bildirdi. Çok fazla masrafı da olmuştu bu ara. Annesinin cenaze işlemleri olsun, mezar için verilen para olsun, kenara koyduğu az miktardaki birikimini eritip gitmişti. Çalışmak zorundaydı yaşamak ve kızını yaşatmak için... Pazar akşamı güzelce banyolarını yapmışlar, yemeklerini yemişlerdi ana kız. Oturma odasındaydılar. Gülbahar okul çantasını yerleştiriyordu akşamdan. Nevin yan gözle baktı kızına: - Dediklerimi iyice anladın değil mi? Okuldan gelince doğruca Bahar teyzene git, anahtarı al. Kapıyı aç ve gir dersini çalış. Kocaman kız oldun artık. Kendi başına kalmaya alışmalısın. Ben kahvaltılık bir şeyler hazırlayacağım masanın üzerine gitmeden. Gelince yersin. Sonra da dersini yaparsın. Hepsi bittikten sonra televizyon seyretmene izin veriyorum. Ben geç kalmam. Anladın değil mi yavrum? Başını salladı küçük kız: - Tamam anne. Merak etme. İçinin acıdığını hissetti Nevin. Küçücük yaşında boyundan büyük sorumlulukları yüklenmeye başlamıştı işte evladının omuzlarına. Derin bir nefes aldı. - Geç yatma kızım... Üşürsen hırkanı giyersin. Düşünceli bir şekilde döndürdü başını. Kış geliyordu. Isınma problemi olacaktı. Küçük kızı tek başına ne elektrik sobasıyla bırakabilirdi, ne de kömür sobasıyla. Mutlaka bir çare bulmak zorundaydı. Yahut da her türlü riski göze alıp çocuğuna güvenmeye mecburdu. Anneciğinin yokluğunu asıl şimdi hissedecekti hayatında. Etrafımızdaki varlıklar varlarken onların ne denli önemli ve hayatımız için ne denli kıymetli olduklarını anlayamıyoruz. Ancak değerleri yitip gittikleri zaman karşımıza dikiliyor ve o zaman da geçip giden zamana yüreğimiz parçalanarak yanıyoruz... Yutkundu. Tam o sırada sordu Gülbahar kendisini allak bullak eden soruyu: - Anneannem de babamın yanına gitti değil mi? Keşke biz de ölseydik anne... Hepimiz bir arada olurduk... Sarsıldı genç kadın. Dudaklarının ve ellerinin titrediğini fark etti. Yüzünün korkunç bir şekle girdiğini fark ederek başını çevirmedi kızından yana. Kekeledi: - Ne... Nereden çıktı bu? - Burada yalnız kaldık değil mi anne? Biz de gitseydik diyorum. - Bizim ne zaman gideceğimizi yüce Allah bilir kızım... Küçük kız sanki sıradan bir şey konuşuyormuş gibi umursamazca devam etti: - Anneannem ölünce çok ağladın anne. Babam ölünce de böyle ağladın mı? Nevin bir şok daha yaşadı. Ne cevap vereceğini bilemedi. Bir müddet sessiz kaldıktan sonra usulca fısıldadı: - Nereden bulup çıkartıyorsun bunları anlamıyorum. Ne biçim çocuksun sen? Gülbahar koşarak atıldı annesinin kollarına. Onu yanaklarından defalarca öptü. - Seni çok seviyorum anne, sakın sen de ölme anne! Ne olur, sen de beni bırakıp gitme sakın... Ana kız birbirlerine sarıldılar. İkisi birden ağlıyordu şimdi. Nevin küçük kızını kokladı,bağrına bastı: - Bırakmayacağım yavrum, hiç bırakmayacağım...  Saadet elindeki çay bardağındaki son yudumu da içip yanındaki sehpaya koydu. Kucağındaki tabağın içindeki kakaolu kekten bir parça daha kopartıp attı ağzına: - Pek güzel olmuş Nevin, eline sağlık... - Afiyet olsun Saadet abla. Uydurdum işte bir şeyler. Gülbahar çok seviyor böyle kek, pasta türü şeyleri. Cumartesi günüydü. Erken çıkmıştı ofisten Nevin. Saadet onun evde olduğunu bildiği için öğleden sonra çayına gelmişti. Hem bir yoklamak istiyordu genç kadını, hem de kendi ferahlamak arzusundaydı. - Bütün hafta evde otur, otur sıkıldım inan ki, sağ olsun Bekir de öyle bir yerlere gitsin, etsin hiç hoşlanmaz. Evde oturur öyle... Patladım ayol. İki laf edecek insan yok. Telefon edip de öğrendim erken çıktığını. Haydi dedim, fırsat bu fırsat... İyi ettim değil mi kız? Nevin gülümsedi: - Hem de çok! Ben de bunalıyordum evde. Annemi kaybettiğimden beri sığmıyorum sanki, dar geliyor bütün her yer... * DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.