Hıçkırıklar boğazına düğümleniverdi...

A -
A +

Zehra Tuncer'in polislerin eşliğinde götürülüşünü sonuna kadar izledi. Onun arabaya binişine adliye binasının bir köşesinden bakarak tanık oldu. Gözlerinden yaşlar yağmur gibi süzülüyordu ama hakimin söylediği sözler yüreğini biraz olsun ferahlatmıştı. Çünkü biliyordu ki, duygularına, sevgisine yenilip oğlunu evinde tutmaya kalksa, ister istemez akıllarına uyup da peşlerinden gittiği o sokak çocuklarının ardına bir kez daha düşecekti. Yakup'un ise oğlunu okula göndermeye hiç niyeti yoktu. Evde yaşanan tatsız olaylardan çok etkilenmeye başlamıştı. İnsanlara karşı düşman, sadece kendi çıkarını düşünen biri olarak yetişmeye namzetti. Hakimin dediği gibi hiç olmazsa orada, devletin kanatları arasında, okuluna gider, adam gibi yetişirdi. Yoksa ziyan olacaktı yavrucak. Daha bu yaşında alnına damga vurulmuştu bile. Duyanlar ona hırsız gözüyle bakacaktı artık. Zehra oğlunun bu işi bilerek yaptığına asla inanmıyor, onun kandırıldığını düşünüyordu... Tuncer'i götüren özel araba gözden kaybolunca derin bir nefes aldı. Elindeki kağıt parçasını sanki çok değerli bir mücevhermiş gibi itinayla koynuna soktu. O kağıtta oğlunun götürüldüğü yerin adresi vardı. Sonra kolunun altından neredeyse kaymak üzere olan Emine'yi doğru dürüst kucakladı, boş eliyle de Ümit'i tuttu. Karşıdan görünen otobüs durağına doğru yürüdü. Yol boyunca içinin acısından derin derin soluk alıp durdu. Kendi başına mücadele ediyordu. Oturup Yakup'la doğru dürüst konuşmanın zamanı gelmişti artık. Hiç tanıyamıyordu kocasını. - Demek ki içinde varmış... diye düşündü. İçinde varmış ki hepsi çıkıverdi meydana. Hiç tanımamışım demek ki... Tuncer'in başına gelenleri duyunca aklından Saadet hanıma gitmek geçmişti. Ama her çaresizliğin koşup gittiği bu insanlara rahatsızlık verdiğini düşünecek kadar onur sahibiydi. Hem Asiye'yi vermişti oraya, ikide bir de gidip durmak yanlış şeyler düşünmelerine neden olabilirdi... Otobüs çok sıcaktı. Ümit huzursuzlaşıyor, eteklerinin arasında "acıktım, mama" diye söyleniyordu. Evde hiçbir şey yoktu. Cebine baktı. Beş lira para vardı. Sabah mahkemeye gelirken zorla almıştı Yakup bozukları. İnecekleri yere geldiklerinde öğlen olmuştu. Güneş insanı kavururcasına yakmaya başlamıştı. Ter içindeydi genç kadın. Kaldırımın dip tarafından yürümeye başladı. Bir kahvenin önünden geçerken gözü içeriye takıldı bir anda. Kocasının uzun boylu, iri cüssesini hemen tanıdı arkasından. Yakup'un yüzü aksi tarafa dönüktü. Gözlerini kısarak dikkatle baktı içeriye şaşkınlıkla. İrkildi gördüklerinden. Demek ki bütün varları yokları bu masada eriyip bitiyordu. Kumar! Ağlamaklı oldu. Hemen Ümit'i yakaladı kolundan, adeta sürükleyerek hızla uzaklaştı oradan. Artık Yakup'un iflah etmeyeceğini biliyordu. Gücü yetmezdi onu vazgeçirmeye. Kendi köyünden biliyordu. Bir Mahmut vardı Bekir'in yeğeni. Evi, barkı, tarlası, hayvanları, her şeyi yitip gitmişti kumar yüzünden. Sonunda karısı da dayanamayıp terk etmişti. Birkaç sene sonra sokaklarda öldüğünü duymuşlardı. Artık ıstırap kaldıracak hali kalmamıştı. Dert üstüne dert geliyor, bir kalkan gibi karışıyordu hepsini ama bir gün bir yerden açılacaktı kocaman bir delik. O zaman kederlere karşı koyduğu kalkan kırılacak, hüzün bombardımanının altında yitip gidecekti... Yokuşun başına geldiği zaman soluklandı. Emine'nin ağırlığı, Ümit'in adımlarına ayak uydurmaya çalışması derken hızı iyice azalmış, sıcak daha çok etkilemeye başlamıştı. Son bir gayretle atıldı. Bir saatte çıkabildi yokuşu. Kan ter içindeydi. Bakkala girip bir paket makarna aldı. Biraz da bulguru vardı evde. Bir bulgur çorbası ve makarna pişirdi. İştahsız bir tavırla yediler yemeklerini. Ümit az sonra uyumuş kalmıştı bile. Yan gözle ona baktı. İyice zayıflamış, sararmıştı çocuk. İyi beslenemiyor, hava almıyordu hiç. Emine ise her zamankinden sakindi. Gülümsedi çekyatın üzerine yatırdığı küçük kızına: - Canım benim, hanimiş benim kızımın ablası, ağabeysi... Hanimiş Asiye Emine'm? Hanimiş Tuncer? Hıçkırıklar boğazına düğümleniverdi. Tuttu kendini. - Onların iyiliği için... Ağlama Zehra, metin ol! Onların rahatı için. Yoksa helak olacaklar, telef olacaklar... ¥ DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.