5G ve ardındaki sırlar

A -
A +
DOÇ. DR. ALİ MURAT KIRIK
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi
Öğretim Üyesi ve Dijital İletişim Araştırmacısı
 
“Koronavirüs hastalığı-19 ile 5G dâhil kablosuz iletişimden kaynaklanan radyo frekansı radyasyonuna maruz kalma arasında bir bağlantı olduğuna dair kanıt” isimli akademik makale, 5G hakkındaki “komplo teorilerinin” bazılarının üzerinde durulması gerektiğini gözler önüne sermektedir.
 
Günümüzde teknolojinin iletişim sistemlerini büyük ölçüde dönüştürdüğünü söylemek mümkündür. Özellikle mobil sistemlerin varlığı, hız kavramının ön plana çıkmasını sağlamış ve bu durum basitçe “G” yani “generation” (nesil) olarak literatüre geçmiştir. İnternete bağlı iken internetinizin hızı, telefon ekranınızda yer alan sinyal çubuğunun tam yanında 2G, 3G, 4G vb. şeklinde simgelenen sinyal gücüne bağlı bulunmaktadır. Her nesil, belli bir cep telefonu sisteminin teknolojik uygulamasını açıklayan birtakım telefon ağı standardı olarak ifade edilmektedir.  
1G cep telefonu teknolojisinin ilk neslidir. İlk nesil ticari hücresel ağ, 1970'lerin sonlarında tanıtıldı ve 80'ler boyunca tam olarak uygulanan standartlar oluşturuldu. Avustralya 1G analog sistem kullanan ilk cep telefonu ağını aldı. Cep telefonları ilk büyük güncellemelerini 1G'den 2G teknolojisine geçtiğinde almıştır. 1G şebekesi tarafından kullanılan radyo sinyallerinin analog, 2G şebekelerinin ise dijital olması iki nesil arasında en temel farktır. İkinci nesil hücresel telekom ağları, 1991 yılında Radiolinja tarafından Finlandiya'da GSM standardı üzerinde ticari olarak piyasaya sürülmüştür. 1G'den 2G'ye geçiş SMS, dâhili dolaşım, konferans aramaları, arama bekletme ve hizmetlere dayalı faturalandırma gibi bugün hâlâ kullandığımız temel hizmetlerin birçoğunu kazandırmıştır. 3G ağının ilk global ticari öncesi lansmanı, 1998 yılında NTT Docomo tarafından Japonya'da yapılmıştır. 2001 yılında ticari olarak tanıtılan üçüncü nesil mobil iletişim için belirlenen hedefler, daha fazla ses ve veri kapasitesini kolaylaştırmak, daha geniş bir uygulama yelpazesini desteklemek ve daha düşük maliyetle veri iletimini artırmaktı. Bu müddet zarfında mobil internet talebi hızla arttı ve pazar 3G'yi kabul etti. 4G ise ilk olarak 2009 yılında Uzun Vadeli Evrim (LTE) 4G standardı olarak Stockholm, İsveç ve Oslo, Norveç'te konuşlandırıldı. Daha sonra bütün dünyaya tanıtıldı ve milyonlarca tüketici için yüksek kaliteli video akışını gerçeğe dönüştürdü.
 
5G’NİN KOLAYLIKLARI
 
İnternetin kullanılabilirliği, insanların kablolu, kablosuz veya uydu bağlantıları dâhil olmak üzere bir dizi farklı yolla web’e erişmesine bağlıdır. İnternet bağlantısı elde etmenin çeşitli yollarına rağmen, birçoğu için kapsama alanı sınırlı kalır. İşte saydığımız mobil ağ bağlantıları, kullanılabilirlik açığını kapatmaya yardımcı olmuştur. 5G teknolojisi bu anlamda büyük kolaylık sağlayacaktır. Kablosuz iletişim sistemleri, bilgileri hava aracılığıyla taşımak için radyo frekanslarını (spektrum) kullanmaktadır. 5G de bu şekilde çalışmakta; fakat daha az dağınık olan daha yüksek radyo frekansları kullanmaktadır. Bu, daha fazla bilginin çok daha hızlı bir şekilde taşımasını sağlar. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU), 5G mobilin geliştirilmesine yönelik genel yol haritasını belirlemiş ve buna uygulayacağı terimi “IMT-2020” olarak tanımlamıştır. 5G, kablosuz iletişim için daha büyük miktarda spektrum, daha küçük boyutta kablosuz hücreler ve daha fazla modülasyon şeması sağlayarak, daha fazla sayıda kablosuz kullanıcının spektrumu paylaşmasına izin verir. Temmuz 2016'da FCC, 5G teknolojisi için kurallar oluşturmaya başladı ve Amerika Birleşik Devletleri'ni teknoloji için yüksek bantlı bir spektrum açan ilk ülke hâline getirdi.
5G ile ağa bağlanabilecek cihaz sayısı ciddi oranda artmaktadır. Bağlı tüm cihazlar, gerçek zamanlı olarak birbirleriyle bilgi alışverişinde bulunacak olan internete anında erişebilecektir. 5G ayrıca, belirli ihtiyaçlara daha uyumlu bağlantı sağlamak için sanal ağların (ağ dilimleme) uygulanmasına, alt ağlar oluşturulmasına da imkân tanımaktadır.
 
NESNELERİN İNTERNETİ VE SİBER SALDIRILAR
 
5G ve nesnelerin interneti (IoT) ilişkisi de son derece mühimdir. IoT, internet üstünden farklı cihaz ve sistemlerle veri alışverişinde bulunmak ve bunlarla veri alışverişi yapmak amacıyla sensörler, yazılımlar ve diğer teknolojilerle gömülü olan fiziksel nesnelerin ağını tanımlamaktadır. Bu cihazlar, ev eşyalarından, endüstriyel araçlara kadar farklılıklar göstermektedir. 5G, IoT cihazlarının kullanımını artıracak olsa da, 5G bağlantısının daha yüksek hızlarının siber saldırılar için daha büyük bir risk getirmesi muhtemeldir ve bilgisayar korsanlarına internete bağlı cihazlar arasındaki zayıf bağlantılar aracılığıyla daha fazla cihazı hedefleme fırsatı sunar. IoT cihazlarının sayısı arttıkça güvenlik zorluklarını da artırır; 5G ağlarına bağlı cihazlar, bilgisayar korsanlarının kişisel veriler de dâhil olmak üzere bilgileri her zamankinden çok daha hızlı bir şekilde indirmesi ve ayıklaması riskini oluşturuyor.
Ayrıca 5G teknolojisinin, hızlı veri aktarımlarını sağlayıp gelecekte kullanılmasının birçok yolu vardır. Misal, kamuya açık alanda, kullanıcılar oyunlara ve yazılımlara erişmek için bulut teknolojisine güvendikçe, konsol olarak video oyunlarının modasının geçeceği tahmin ediliyor. Azaltılmış bekleme süresi ve erişim kolaylığı sebebiyle ve 5G teknolojisi sayesinde her uzaktan eylem, çok daha hassas hâle geldiğinde, bugün bildiğimiz video oyunları ve video konsolları ortadan kalkacak ve potansiyel olarak tüm ekonomik yapıyı değiştirecektir.
Özellikle iş ve endüstriyel uygulamalar için 5G, bildiğimizden 10 kat daha hızlı veri iletimi ile çok daha fazla hız vadediyor. Bu, endüstriyel artırılmış veya sanal gerçeklik uygulamaları ve yüksek çözünürlüklü video beslemeleri gibi yüksek hacimli verileriniz olduğunda özellikle önemlidir. 5G'nin avantajları, işletmelerin varlıklarını ve filo yönetimini yeni bir düzeye taşımasına, kelimenin tam anlamıyla on milyonlarca varlığı birbirine bağlamasına ve küçük ve orta ölçekli işletmelerin operasyonlarını yeniden keşfetmesine yardımcı olacaktır.
 
KOMPLO TEORİLERİ
 
5G'nin global olarak piyasaya sürülmesi komplo teorileri de üretti ve koronavirüs pandemisi bu teorilerin yayılması için elverişli bir ortam sundu. Bir teori, 5G'nin hükûmetler tarafından insanları tehdit etmek ve kontrol etmek için gizlice geliştirildiğini iddia etmiştir. 5G'yi COVID-19'un ortaya çıkışına bağlayan başka bir komplo ise koronavirüsün kasıtlı olarak serbest bırakıldığını ve böylece topluluklar kilit altındayken 5G'nin muhalefet olmadan kullanıma sunulabileceğini iddia etmiştir. Wuhan'ın dünyada 5G'yi alan ilk şehir olması sebebiyle bazı komplo teorisyenleri koronavirüs salgınını bu teknolojiye bağlamıştır. Bu arada İran, herhangi bir 5G kapsama alanına sahip olmamasına rağmen inanılmaz derecede yüksek sayıda koronavirüs vakası görmüştür.
 
SALGINLA İRTİBATI VAR MI?
 
5G'nin bağışıklık sistemini baskılayabildiğini ve böylece insanları virüse yakalanmaya daha duyarlı hâle getirdiğini iddia edenler de oldu. Bazı isimler ise virüsün bir şekilde 5G teknolojisi kullanılarak bulaşabileceğini öne sürmüştür. Ancak 5G gibi cep telefonu teknolojisi, elektromanyetik spektrumdaki radyasyonun en düşük enerjili formu olan radyo dalgalarını kullanmaktadır. Daha önce açıklandığı gibi, COVID-19 radyasyonla değil, damlacıklar yoluyla insandan insana geçen bir virüsle yayılmaktadır. COVID-19 on binlerce insanı öldüren küresel bir salgındır. Hastalık 5G teknolojisiyle değil bir virüsle yayılmaktadır ve RFID çipi içeren bir aşı da yoktur. Purdue Üniversitesi'nde viroloji profesörü olan Richard Kuhn, verdiği demeçte, “Elektromanyetik radyasyon ve virüs çoğalmasını birbirine bağlayan hiçbir şey bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Bu sadece COVID-19 için değil, aynı zamanda bilinen diğer insan virüsleri için de geçerlidir” diyerek iddiaları yalanlamıştır. Standart 5G frekansları, düşük frekanslı elektromanyetik dalgaların sebep olduğu sağlık risklerini inceleyen bir kuruluşu olan Uluslararası İyonize Olmayan Radyasyondan Korunma Komisyonu tarafından da “güvenli” olarak kabul edilmiştir.
 
RADYASYON VE SALGIN İRTİBATI
 
Bütün bunların yanında Beverly Rubik ve Robert R. Brown’ın kaleme aldığı “Koronavirüs hastalığı-19 ile 5G dâhil kablosuz iletişimden kaynaklanan radyo frekansı radyasyonuna maruz kalma arasında bir bağlantı olduğuna dair kanıt” isimli makale ise bazı fikirlerin aslında üzerinde durulması gerektiğini gözler önüne sermektedir. Onlara göre Kablosuz 5G'nin daha fazla uygulanmasından önce çözülmemiş birkaç güvenlik problemi ele alınmalıdır. Organizmalar çoğunlukla sudan oluştuğundan ve GHz absorpsiyonundan dolayı suyun yapısındaki değişikliklerin organizmaları etkilediği rapor edildiğinden, bu, biyosferin GHz maruziyetiyle ilgili güvenlik sıkıntılarını gündeme getirmektedir. Kısacası sadece 5G değil, radyasyon COVID-19 ve türevlerini tetiklemektedir. Çalışma verileri; 5G'nin, konak bağışıklığını zayıflatarak ve morfolojik değişikliklere neden olup SARS-CoV-2 virülansını artırarak COVID-19 pandemisini şiddetlendirmiş olabileceği önermesini desteklemektedir. Bu makalenin de büyük tartışmalara sahne olacağı açıktır.
 
5G’NİN TESİRİ
 
Öte yandan 2024 yılı sonuna kadar 1,5 milyar 5G mobil aboneliği olması öngörülüyor. 5G Ağları 2024'e kadar dünyanın %40'ını kaplayacak, tüm mobil trafik verilerinin %25'ini işleyecektir. 5G’nin ekonomik etkisinin sadece ABD’de 484 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Artan üretkenlik ve verimlilikle birlikte 5G’nin kelimenin tam anlamıyla hayatımızın her yönünü etkileyeceğini ifade edebilmek mümkündür.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.