Rusya-Ukrayna gerginliği sıcak çatışmaya dönüşür mü?

A -
A +

Doç. Dr. Osman Ağır

İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi

osmanagir@hotmail.com

Türkiye’nin kuzeyindeki gerginlikte, Ukrayna bağımsız bir devlet olmanın gereği olarak müstakil politikalar uygulamak isterken, Rusya bölgesel çıkarlarının zarar görmemesi için çeşitli metotları kullanarak Ukrayna’yı cezalandırmayı planlamaktadır.

 

Aynı tarihî kökenden (Kiev Prensliği-Kievskaya Rus) zuhur etmiş, ortak bir geçmişe ve kültüre sahip Rusya ve Ukrayna arasında devam eden gerilimi bütün dünya yakından takip etmektedir. Türkiye kamuoyunda da; “İki ülke arasında sıcak çatışma yaşanabilir mi?”, “Muhtemel bir çatışmaya NATO müdahil olur mu?” ve “Böyle bir durumda Türkiye’nin tutumu ne olur?” gibi soruların cevabı merak edilmektedir.

1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığına kavuşan 15 devletten birisi olan Ukrayna ile Rusya arasındaki ilk sıkıntı, birliğin mirasının paylaşımı konusunda yaşanmıştır. İki ülke arasında uzun süre çözülemeyen konu ise “Karadeniz Filosu”nun paylaşımı olmuş; ancak 90’ların sonuna doğru iki ülke arasında anlaşma sağlanabilmiş ve ülkeler birbirlerinin sınırlarını tanımışlardır. İkinci problem ise Sovyetler Birliği’nden Ukrayna’ya miras kalan nükleer silahlar mevzuu olmuştur. ABD ve Rusya’nın girişimleri sonucu Ukrayna’ya güvenlik garantileri verilen Budapeşte Memorandumu sonucu Ukrayna elindeki nükleer başlıkları 1996 yılında Rusya’ya sorunsuz bir şekilde teslim etmiş ve bu konu da çözüme kavuşturulmuştur. Tabii, bu gelişmeler yaşanırken Ukrayna’da Rusya ile iyi ilişkiler kurulmasını savunan siyasetçilerin iktidarda bulunuyor olmaları unutulmamalıdır.

 

GERİLİM NASIL TIRMANDI?

 

Ancak süreç içerisinde Ukrayna’da Moskova yanlısı liderlerin seçim kaybetmeleri ve Batı yanlısı liderlerin işbaşına gelmeleri Rusya’yı rahatsız etmeye başlamıştır. Rus yanlısı Başbakan Viktor Yanukoviç ve Batı tarafından desteklenen, Bizim Ukrayna Bloku lideri Viktor Yuşçenko 2004 devlet başkanlığı seçimlerinde yarışmış ve Yanukoviç %49, Yuşçenko ise %46 oy almıştır. Milletlerarası gözlemciler tarafından seçimlerin hileli olduğunun iddia edilmesi ve Yuşçenko’nun çağrısı üzerine ülkede toplu gösteriler başlamış ve bu olaylar “Turuncu Devrim” olarak tarihe geçmiştir. Yaşanan olaylar sonucu seçimlerin yenilenmesi kararı verilmiş ve yeni oylamada Batı destekli Yuşçenko %51, Rusya yanlısı Yanukoviç ise %44 oy almış, Yuşçenko’nun iktidara gelmesine tepki olarak Rusya, Ukrayna’ya satmış olduğu doğalgazın fiyatını iki katına çıkararak yeni hükûmeti cezalandırmak istemiştir. Belirtilmelidir ki yeni rakam bile dünya fiyatlarının altında kalmıştır.

2010 yılında yapılan devlet başkanlığı seçimlerinde ise Rusya yanlısı Yanukoviç, “Turuncu Prenses” lakaplı Yuliya Timoşenko'ya karşı seçimi kazanmış, Rusya yanlısı liderin 2013'te Ukrayna-AB Ortaklık Anlaşması'nı imzalamaması üzerine Ukrayna sokaklarında büyük gösteriler düzenlenmiştir. Sokak hareketlerinin büyük çaplı şiddet olaylarına dönüşmesi üzerine Yanukoviç ülkesinden kaçmış ve ülke yeniden Batı yanlısı iktidar tarafından yönetilmeye başlanmıştır. Gelişmeler üzerine Ukrayna’nın NATO üyesi olabileceği telaşına kapılan Rusya, stratejik açıdan son derece önem atfettiği Kırım’ı 2014 yılında bir oldubitti ile ilhak etmiş ve Donbass (Donetsk ve Lugansk) bölgesindeki milisleri destekleyerek burada özerk bir bölge oluşmasını sağlamıştır.

Gelinen noktada, Ukrayna bağımsız bir devlet olmanın gereği olarak bağımsız politikalar uygulamak isterken, Rusya’nın ise bölgesel çıkarlarının zarar görmemesi için çeşitli metotları kullanarak Ukrayna’yı cezalandırmak istediği anlaşılmaktadır.

 

UKRAYNA NE İSTİYOR?

 

Ukrayna, öncelikle toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı duyulmasını istiyor. 2014’te stratejik önemi haiz Kırım’ın Rusya tarafından işgali ve Rusya destekli ayrılıkçıların Ukrayna toprağı olan Donbass bölgesinde yönetimi ele geçirmeleri ve tek taraflı bağımsızlıklarını ilan etmeleri Ukrayna’da ciddi travmalara sebep oldu. Bu yüzden Ukrayna, NATO’ya üye olma sürecini hızlandırdı ve ABD başta olmak üzere Batı ülkelerine baskı yapmaya başladı. NATO üyesi olmak Ukrayna açısından Rusya’nın olası saldırılarına karşı korunabilmenin tek yolu olarak görülmektedir. Ayrıca Donbass bölgesinde yeniden egemenliğini tesis etmek te Ukrayna’nın öncelikleri arasındadır.

 

RUSYA NE İSTİYOR?

 

Kökeni “Brejnev Doktrini”ne dayanan ve 1993 yılında ilan etmiş olduğu “Yakın Çevre Doktrini”nde Rusya, eski SSCB topraklarını “hayati çıkar alanı” olarak kabul etmiş ve bu bölgelerdeki gelişmelere doğrudan müdahil olacağını belirtmiştir. Rusya her şeyden önce jeopolitik açıdan önemli bir konumda bulunan ve tarihî hinterlandı olarak gördüğü Ukrayna’nın Batılı kuruluşlara (NATO ve AB) üye olmasını çıkarlarına aykırı buluyor ve Ukraynalı idarecileri, Ukrayna halkına zarar vermekle itham ediyor. Rus yetkililer sıklıkla Ukrayna'yı 2015 Minsk Barış Anlaşması’na uymamakla suçlamaktalar. Bu anlaşma, Donbass’a geniş özerklik verilmesini ve bu bölgedeki bağımsızlık taraftarlarına geniş çerçeveli bir af getirilmesini öngörmektedir. Kırım’ın işgali sonrası şartların zorlamasıyla Ukrayna’nın böyle bir anlaşmayı imzalamış olması ise tam bir diplomatik hezimet olarak değerlendirilmektedir.

 

SICAK ÇATIŞMA İHTİMALİ

 

Peki, Rusya ve Ukrayna arasında sıcak bir çatışma olur mu? 2000'li yıllarda Putin’le birlikte enerji zengini olmasının avantajını da kullanarak aktif bir dış politika yürütmeye başlayan Rusya, yakın çevresi olarak gördüğü Kafkaslar, Orta Asya Cumhuriyetleri, Doğu Avrupa ve Baltık’ta gücünü her geçen gün artırmış; NATO ve AB ile buralarda karşı karşıya gelmiştir. 2003 sonrası Gürcistan ve Ukrayna'da yaşanan renkli devrimler, Kosova'nın bağımsızlığını kazanması, Gürcistan ve Ukrayna'nın Batı ile iyi ilişkiler geliştirmesi Rusya'yı harekete geçirmiştir. Meydana gelen bu gelişmeler çerçevesinde, Rusya dış politikada tekrar aktif bir güç olduğunu göstermek ve Batı'nın nüfuz alanına girmesini engellemek için Gürcistan'a müdahale ederek Güney Osetya ve Abhazya'nın Gürcistan’dan koparılmasını sağlamıştır.

Ukrayna’da Batı yanlısı iktidarların işbaşına gelmesi ve NATO ile üyelik safhasını hızlandırmaları üzerine Karadeniz’deki çıkarlarının tehlikeye düşeceğini öngören Rusya Kırım’ı işgal etmiştir. Bu işgal üzerine Batı, Rusya’yı ekonomik olarak zor duruma düşürmek ve yalnızlaştırmaya çalışmış ancak bir sonuç alınamamıştır. Siyasi meselelerin ekonomik yaptırımlarla bir neticeye ulaştırılması mümkün gözükmemektedir. Kaldı ki AB ülkeleri de Rusya’nın en önemli gelir kalemi olan enerjide Rusya’ya yaptırım uygulayabilecek konumda değildirler. Ayrıca enerji ihraç edebileceği Çin gibi bir pazarın bulunması Rusya’nın elini kuvvetlendirmektedir.

Gelinen noktada Rusya; Ukrayna’nın her an işgal altındaki Donbass bölgesi ile yasa dışı şekilde ilhak edilen Kırım’ı geri almak için askerî seçeneğe başvurabileceğini düşünmektedir. Ukrayna ise Rusya’nın kendi topraklarına yönelik geniş bir askerî harekât hazırlığı içerisinde olduğunu, doğu sınırına 100.000’ den fazla asker konuşlandırdığını dile getirerek müttefiklerinden destek beklemektedir.

 

RUSYA’NIN GRİ SAHASI

 

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmek gibi bir düşüncesinin bulunmadığı rahatlıkla söylenebilir. Donbass bölgesine sınırlı bir harekât düzenlemesi ihtimali ise çok azdır. Çünkü Rusya, siyasi ve ekonomik olarak bu yükü taşıyabilecek durumda değildir. Mevcut statüko Ukrayna ile Rusya arasında uzun vadeli, donmuş bir tür çatışmadır ve muhtemelen yakın zamanda çözülmeyecektir. Rusya burayı gri bölgede ve ayrılıkçıları Rusya’nın çıkarlarına hizmet edecek şekilde bırakmayı tercih etmektedir. Rusya’nın Ukrayna sınırına askerî yığınak yaparak gerilimi tırmandırması; Ukrayna’nın Rus yanlılarının kontrolü altındaki bölgelere girmesini, yani “kendi toprağı” üzerinde egemenlik hakkını kullanmasını engellemeye yönelik bir hamle olarak değerlendirilmektedir. Ukrayna’nın ise tırmanan gerilimden faydalanarak Batı’nın siyasi, ekonomik ve askerî desteğini artırmak ve nihayetinde NATO’yu entegrasyona zorlamak için mevcut durumu bir fırsat olarak değerlendirdiğini not etmeliyiz.

 

ABD FAKTÖRÜ

 

ABD’nin ise Ukrayna’yı Rusya’yı çevreleme çabasının bir parçası olarak görmekte olduğu anlaşılmaktadır. ABD yetkilileri yapmış oldukları açıklamalarda Ukrayna’ya askerî yardımda bulunacaklarını açıklamışlardır. Ancak yapılacak bu yardımın sembolik düzeyde olacağı ve iki ülke arasındaki asimetrik güç dengesini değiştiremeyeceği bilinmektedir. Rusya ile ABD birçok bölgede hâkimiyet mücadelesi verse de her ikisinin de üçüncü bir ülke için kendi aralarında savaşmayacağının bilinmesi gerekmektedir. Bazen biri, bazen öteki geri adım atacaktır. Sonraki süreçte de Rusya ile ABD arasında kontrollü; ancak gerilimli bir ilişki görmeye devam edeceğimiz anlaşılmaktadır. Bu durum, aslında küresel politik hedefleri açısından iki tarafın da işine gelmektedir.

 

TÜRKİYE’NİN TEREDDÜTLÜ DURUMU

 

Peki, muhtemel bir çatışmada Türkiye’nin NATO, ABD ve Rusya ile ilişkileri nasıl etkilenir? ABD’nin diplomasi dili, Rusya ile savunma ya da enerji alanında iş birliği yapan ülkeleri taraf seçmeye zorlamaktadır. Bu durum Soğuk Savaş döneminin paradigmasını yeni dönemde de hâkim kılmaya çalıştığını göstermektedir. ABD ve NATO, Türkiye’den kendi çıkarlarını gözetmeksizin şartsız destek beklemektedir. Bu durum Türkiye açısından çok mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla Ukrayna’da yaşanacak muhtemel bir çatışmadan en fazla etkilenecek ülkelerden birisinin Türkiye olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Türkiye, 1952 yılından itibaren Batı müttefiki bir ülke ve NATO üyesidir. ABD, Türkiye’yi Rusya ve Çin’e karşı müttefik olarak yanında görmek istemekte; ancak Suriye başta olmak üzere birçok bölgesel sorunda müttefiklik ilişkilerinin gereklerini yerine getirmemektedir. 1991 Irak işgali, İran’a uygulanan yaptırımlar ve Suriye İç Savaşı’ndan en fazla zararı Türkiye görmesine rağmen müttefiklerinden yeterli desteği bulamaması Türkiye’yi şartsız destek nokrasında tereddüde itmektedir.

Sonuç olarak; Rusya, Gürcistan ve Ukrayna örneklerinde olduğu gibi önce etnik sorunları artırmakta, sonra da kurtarıcı olarak sahneye çıkarak yakın çevre politikasını dünyaya onaylatmaya çalışmaktadır. Rusya’nın Ukrayna’yı topyekûn işgal etmesi ihtimal dâhilinde olan bir durum değildir. Donbass bölgesine sınırlı bir askerî harekât düzenlemesi ise şu an için çok zayıf bir ihtimal. Rusya gerilimi tırmandırarak şimdilik Ukrayna’nın Donbass bölgesine muhtemel müdahalesini engellemiş, Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliğinin kırmızı çizgisi olduğunu muhataplarına anlatabilmiş gözüküyor. Ukrayna ise; uzun süredir sürüncemede bırakılan NATO üyeliği konusunu tekrar gündeme taşıyabilmiş ve Batı’dan daha fazla destek talebi olduğunu muhataplarına iletebilmiştir. ABD’nin probleme NATO olmadan doğrudan müdahil olmayacağı, sadece olası müdahale durumunda Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımları artırabileceği söylemini tekrarlaması, sorunun şimdilik bu hâliyle dondurulmasına tüm tarafların şimdiden razı olduğunu göstermektedir.

Rusya-Ukrayna gerginliği  sıcak çatışmaya dönüşür mü?

Ukrayna’nın doğusundaki Donbass bölgesinde konuşlu Ukrayna Silahlı Kuvvetleri askerlerinden biri…

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.