Samira ile Züleyha köyün önünden akan derede çamaşır yıkıyordu. Züleyha, uzun süredir dalgın bir halde suya bakan Samira'yı su serperek uyardı: -Hey! Neyin var senin? diye sordu. Nerede o şarkı söyleyen, şiirler okuyan Samira? Samira elindeki çamaşırı leğene bırakarak bir taşın üstüne oturdu. -Hiç sorma Züleyha, başım belada! diye söylendi. Züleyha da yıkamakta olduğu çamaşırı bırakarak arkadaşının yanına geldi: -Ne oldu kız? -Şakir Ağa yok mu? -Eee e? Ne olmuş Şakir Ağaya? -Geçen gün sokakta görmüş beni. -Görsün! Bu mu seni düşündüren şey? -Beni babalıktan istemiş! Züleyha şaşkınlıktan elini ağzına götürerek, -A aaa! diye bir çığlık attı. -Dördüncü karısı olacakmışım, diye devam etti Samira. -Kız adam elli yaşında be! -İşin kötüsü babalığım söz vermiş ona. Borcuna karşılık satıyor beni. Züleyha, Samira'nın sırtını sevgiyle okşayarak; -Vah kardeşim benim, diye söylendi. Hakikaten kötüymüş durum. E, ne yapacaksın peki? -Ne yapayım, kabul edecek değilim herhalde! Züleyha yerden bir çakıl taşı alarak suya fırlattı. Öfkeyle soluyordu: -Bak sen şu yaşlı zamparaya! Bana o gözle bakacak, ağa-mağa dinlemem, gözlerini oyarım onun! Üzülme canım, diye döndü Samira'ya. Gerekirse ikimiz bir olur, herkese savaş açarız. Kaçıncı devirde yaşıyoruz be! Samira'nın yüzü güldü. Arkadaşının desteğinden cesaret almıştı: -Sağol Züleyhacığım, dedi. İçimi ferahlattın vallahi. *** Samira çamaşır leğenini kapının önündeki sedirin üstüne bırakarak içeri girdi. Annesi uyuyordu. Ya da ona öyle gelmişti. Tekrar dışarı çıkıp çamaşırları ipe asmaya başladı. İşini bitirince annesinin sevdiği yayla çorbasından pişirecek, sonra onun uyanmasını bekleyecekti. Bugün sınıra gidememişti. Acaba Ali ne yapıyordu? Onu beklemiş miydi? "Mutlaka beklemiştir" diye düşündü. Dudaklarında hüzünlü bir tebessüm belirmişti. Ah bir de şu tatsız olay olmasaydı! Kendisini zor günlerin beklediği muhakkaktı, ama şimdi bunlara kafa yormak istemiyordu. Bugünü annesine ayırmayı, onunla doyasıya birlikte olmayı düşündü. Boş leğeni alarak içeri girdi. İşte annesi de uyanmıştı. -Uyandın mı anneciğim? diye konuştu neşeli bir ses tonuyla. Şimdi nefis bir yayla çorbası pişireceğim sana. Kendi ellerimle yedireceğim güzel annem. Kilere geçmek üzereydi ki, annesinin fersiz sesini duydu: -Samira... Yanıma gel kızım... > DEVAMI YARIN