Ali'nin yüz ifadesini okumaya çalıştı!

A -
A +

İçi içine sığmayan Ali, ellerini başının altına kenetleyip, gözlerini tavanda bir noktaya dikerek romantik bir şiir okur gibi söylendi: -Bugün renkler daha bir canlı, her şey daha bir anlamlı görünür gözüme ana. Karıştırdığı yemeğin kapağını kapatan Hatice merakla oğluna döndü, endişeyle yüz ifadesini okumaya çalıştı. Bu ifadenin ne anlama geldiğini çözmek için âlim olmaya gerek yoktu. -Allah hayra tebdil etsin, diye söylendi. Hamit Ağanın kızı gönlünü mü çaldı yoksa? Çok imalı konuşuyor son günlerde... Ali birden doğrulup, annesiyle göz göze gelmemeye gayret ederek sofrayı kurmaya başladı. Peşkin diye tabir edilen yuvarlak yer sofrasını koyup, üstüne tabak kaşık yerleştirirken, bir yandan da annesinin endişesini gidermek için; -Yok be ana! diye karşılık verdi. Ağa kızı alacak ne göz var bende, ne yürek! İçini ferah tut sen... Büyük bir iştahla böldüğü ekmeği yerken, farkında olmadan yine annesini merakta bırakacak bir söz sarf etmişti: -Ne ki piştiyse yeter ana, getir artık şu yemeği. Sabahtan beri açlıktan öldüm. -Bana bak, diye Ali'nin kolunu tuttu annesi. Sen azığını dağda birine mi veriyorsun yoksa? İki seferdir aç geliyorsun eve? Bir an duraklayan Ali, sonra annesine döndü: -Kime nasipse o yiyor ana, ne var bunda? Öncekini bir garibana verdim, bugün de nasip kargalarınmış! -Kargaların mı? diye güldü annesi. -He, kargaların! -İyi, dedi annesi tencereyi ocaktan alarak. Elbet nasip kiminse o yiyecek. Ama sen de aç kalma. Söyle daha çok koyayım bundan sonra. Ali tabağını uzattı: -Gerek yok ana. Her gün aynı şey olmaz ya. Doldur hele doldur. Tabağına aldığı sıcak yemeğe ekmeğini banıp yerken hızlı hızlı konuştu: -Ha, ana! Ben yemekten sonra kasabaya gidip geleceğim. Bir şey lazımsa alayım. -Ne işin var kasabada oğlum? -Ya, kaç aydır gitmiyorum. Biraz gezip dolaşayım dedim. İstersen sen de gel. Ceylanpınar ana-oğul görsün! -Sen git, dedi Hatice. Başka zaman beraber gideriz kısmetse. Benim yapacak işlerim var. Yünler kurudu, yatak-yorgan yapacağım. -Yatak-yorgandan çok ne var, ne bu acelen? -Acele değil, değil, diye söylendi Hatice. Yarın öbür gün evleneceğim diye tutturur beni zora sokarsın. Neme lazım, hazır olsun. Ali kolunu annesinin boynuna atarak kendine çekti. -Anam benim, merak etme dedim sana, yok öyle bir şey. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.