Ayağım kaydı anne, uçurumdan düştüm...

A -
A +

1921 yılında Türkiye-Suriye sınırının çizimiyle birçok köy ikiye bölünmüş, köylerin yarısı Türkiye tarafında, yarısı Suriye tarafında kalmıştı. Çekilen dikenli teller, birçok aileyi ve akrabayı da ikiye bölmüştü. Ceylanpınar da bu bölünmeden nasibini alan şehirlerden biriydi. Bir zamanlar güzel gözlü ceylanları ve soğuk pınarları ile ünlü bu şirin ilçenin Suriye'de kalan kısmı Ras'el-Ayn adı ile anılıyordu. Ras'el-Ayn yakınlarındaki Betiha köyü de eski bir Osmanlı köyü idi, ancak Türkiye'den kopalı 90 yılı geçtiği için Türkler yok denecek kadar azalmıştı. Sulak bir arazide bulunan bu eski Türk köyünü başka yerlerden gelen Suriyeliler yurt edinmişti zamanla. Köy, önünden akan sazlıklarıyla ünlü dereden almıştı Betiha adını. 43 yaşındaki Lamia, Türk olan kocasını 7 yıl önce bir kaza sonucu kaybetmiş, 10 yaşındaki kızına babalık etsin diye Zahit adındaki bir Suriyeli ile evlenmişti. Şimdi Zahit'ten de iki çocuğu vardı.6 ve 4 yaşındaki çocuklar önlerindeki bulgur pilavını döke saça yerken, Lamia da hasta haliyle bir leğende bulaşık yıkamaya çalışıyordu. Son 3 yılını amansız kanser hastalığının pençesinde kıvranarak geçirmişti. Hastaneye yatıp tedavi görecek durumu yoktu. Elinden geldiğince günlük işlerini görerek sonunu bekliyordu. Kendisini genç yaşta terk eden Salih'ine kavuştuğu gün dinecekti acıları. Salih'in biricik yadigârı Samira, hasta annesinin acılarını bir nebze olsun dindirmek için hep çırpınmış, kansere iyi gelir diye son günlerini şifalı ot toplamakla geçirmişti. Üvey baba Zahit, ağzında yarım sigara, yarısı dolu bir çuvalla içeri girdi. Çuvalı duvarın dibine bırakıp, sigarasını ağzından alarak sordu: -Samira nerede? -Neredeyse gelir, diye cevap verdi Lamia. Ot toplamaya gitmişti dere boyuna. Zahit sönmüş sigarasını atarak masanın üstündeki içki şişesini aldı. -Ben burada eşekler gibi çalışayım, hanımefendi kırlarda bayırlarda gezsin. Ot toplamaya gitmişmiş! Ot karın doyurmuyor Lamia! Lamia alttan almaya çalıştı. -Oğul otu kansere iyi gelirmiş. Kaynatıp içince ağrılarım biraz olsun diniyor. Yavrum dayanamıyor beni hasta görünce. Kızma ne olur!.. Zahit, Lamia'ya ters ters bakarak şişeyi kafasına dikti. Bu sırada dış kapı açıldı ve Samira eşikte dikildi. Saçı-başı dağınık, yüzü-gözü çizikti. Elinde kendisine ait olmayan bir heybe tutuyordu... Gördüğü manzara ile yüreği titreyen Lamia telaşla leğenin başından kalkarak söylendi: -Kızım ne oldu sana böyle? Ne bu halin? Samira hafif aksayarak içeri girdi ve önceden hazırladığı yalanı söyleyiverdi: -Bir şey yok anne. Ayağım kaydı, uçurumdan yuvarlandım... Zahit inanmayan bir ifade ile tepeden tırnağa süzdü üvey kızını... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.