Doktor, zor bir işi başarmış olmanın gururuyla başını salladı. -Ameliyat başarılı geçti. Beyinde hasar var, ancak hayati tehlikeyi atlattı sayılır. Nebahat Hanım ağlamaklı söylendi: -Hayati tehlike mi?... Yani, o kadar kötü mü oğlumun durumu? -Daha da kötü olabilirdi, dedi doktor. Sevgi'yi göstererek; -Neyse ki hanımefendi çabucak yetiştirdi hastaneye, diye devam etti. Üstelik kan da verdi. Gelininizdi öyle değil mi? Nebahat Hanım, minnetle Sevgi'ye bakarak koluna girdi. -Evet doktor bey, gelinimiz. Doktor anlatmayı sürdürdü: -Oğlunuz birkaç gün yoğun bakımda kalacak. Sizin burada beklemenize gerek yok. Hastanın kaydını yaptırın. Telefon numaranızı da bırakın. Sonra evinize gidebilirsiniz. Geçmiş olsun. -Birimiz kalsak? diye atıldı Mümtaz bey. Bakarsınız bir şey lazım olur. -Siz bilirsiniz. Doktor gidince, Sevgi aile fertlerine döndü: -Ben beklerim. Onun yakınında olmak istiyorum. İzin verir misiniz? -Hayır kızım, diye karşı çıktı Mümtaz Bey. Sen yeterince yorulmuşsun. Üstün başın perişan. Haydi siz eve gidin, ben kalırım. -Ben de seninle kalayım, dedi Nebahat Hanım. Kızlar gitsinler. -Sen de git hanım. Ben seni habersiz bırakmam merak etme. -Peki, diye boyun büktü Nebahat Hanım. Ama sık sık ara ne olur, meraktan ölürüm yoksa... -Tamam hanım, tamam. Ararım merak etme. *** Hava kararmıştı. Bindikleri taksi İstanbul caddelerinden Çamlıca'ya doğru yol alırken, Sevgi arka koltukta yaşadıklarını düşünüyordu. Birden iş yerini habersiz terk ettiği aklına gelince korkup heyecanlandı. Acaba bayi ne olmuştu? Her şeyi ortada bırakıp hastaneye gitmişti. "Ya soyulduysa?" diye düşündü. "Kemal Ağabey beni kesin işten atar. Güvenini sarstım. Bir daha yüzüne nasıl bakarım?" Endişelenecek şeyler bu kadarla bitmiyordu. Ya hayatına balıklama daldığı Sinan olanları öğrenince ne diyecekti? "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar" sözü boşuna söylenmemişti. Elbet her şey ortaya çıkacak ve bunun hesabı sorulacaktı. Belki de azarlanıp kovulacaktı. "Ne yapayım, her şey o kadar doğaçlama gelişti ki, ben de kendimi olayların akışına bıraktım. Yoksa planlayarak yaptığım bir şey değil" diye kendini teselli etmeye çalıştı. "Ben sadece sevdiğim adama yardımcı olmaya, yakın olmaya çalıştım hepsi bu..." Sevgi bu düşünceler içinde kaybolmuşken, Şeyma'nın sesiyle kendine geldi: -Şu bahçeli evin önünde inelim şoför bey. Taksiden inen Sevgi, bahçe içinde yükselen 2 katlı müstakil eve hayran gözlerle bakarak; -Müthiş! diye fısıldadı... > DEVAMI YARIN