Yatağın kenarına oturan Samira, annesinin ellerini avuçları içine alarak, -Neler olduğunu hiç sorma anneciğim, dedi. Türkiye sınırında bir gençle tanıştım. İsmi Ali. Her gün koyun gütmeye geliyor. Dertleşip söyleşiyoruz. Lamia şaşkınlıkla baktı kızının yüzüne: -Ya, diye söylendi. Demek bir Türk genci çaldı benim güzel kızımın gönlünü ha? Samira utanarak başını eğince, annesi kızının yüzünü sevgiyle okşadı; -Biliyor musun, buna çok sevindim, dedi. Türk insanı çok duygusaldır, kıymet bilir. Lakin, bu sevda acı getirmesin sana? Arada dikenli teller var, biliyorsun... Samira başını kaldırıp annesine baktı. -Dikenli teller sevgiye engel midir anne? -Yo, değildir elbet. Benim demek istediğim... Lamia durakladı, dudakları titredi. Sonra gülmeye çalışarak, -Neyse, boşver dedi. Yersiz endişelerimle sevincine hüzün katmayayım. De bakayım, nasıl biri bu Ali? Samira sevinçle yerinden kalkarak, -A, fotoğrafı var bende, dedi. Dur getireyim de bak! Samira masadaki zarfı alıp gelirken, annesi şaşkın söylendi: -Fotoğraf mı?... Siz engelleri çoktan aşmışsınız desene!.. *** Şakir Ağanın ikinci hanımı Dilazer, yaşmaklı olduğu halde çardağın altına gelerek elindeki kahve tepsisini önce mindere kurulmuş olan kocasına, sonra da kerevete ilişmiş bulunan Zahit'e uzattı. Kadın gittikten sonra kahvesini höpürdeterek yudumlayan Şakir Ağa, -Seni niye çağırdım bilir misin Zahit? diye sordu. Zahit ezilip büzülerek, -Borcum içindir Şakir Ağa, diye söylendi. Geciktirdim. Lakin bilirsin, elde yok avuçta yok. Şakir Ağa başını salladı ağır ağır. -Güzel. Borcunu inkâr etmemen de iyidir. -Estağfirullah, diye dikeldi Zahit. O nasıl söz Şakir ğa? Borcumuz borç! -Lakin, diye devam etti Şakir Ağa, ben seni borcunu hatırlatmak için çağırmadım. Zahit merak ve şaşkınlıkla Şakir Ağaya baktı. Bu arada müştemilatın kapısından çıkıp gelen Salim kahya söze karıştı: -Ağam, müsaaden olursa Zahit'le ben konuşayım bu mevzuyu. Şakir Ağa elindeki kahve fincanını sedef kakma sehpanın üzerine bırakarak kalktı: -Münasiptir. Şakir Ağa uzaklaşırken, Salim kahya alçak sesle konuşmaya başladı: -Şu senin üvey kızın. Samira'ydı adı değil mi? Zahit iyice meraklanmıştı. -Bir kusur mu işlemiştir Salim kahya? Söyle, kemiklerini kırayım onun! Salim elini Zahit'in dizine koyarak, -Yok canım, diye sakinleştirdi. Hiddetlenme hemen. Şakir Ağam yolda görmüş geçen gün. Çok beğenmiş, bilesin!.. > DEVAMI YARIN