Güvercin kendisine şaşkın şaşkın bakan Ali'den yüzünü çevirerek, -Bugün size gitmiştim, diye konuştu. Bazı şeyler gördüm. Ali sustu, cevap vermedi. Güvercin ağlamaklı bir ses tonuyla devam etti: -Saklamanın anlamı yok, seni beğenmiştim. Çobanlık yapman üzüyordu beni. Bunun için babamla bile konuştum. Ali önüne bakıyor, değneğiyle toprağı eşeliyordu. -Yabancı bir ülkenin kızından sana ne hayır gelir bilmiyorum, diye devam etti Güvercin. Ama yanı başında hep seni düşünen, senin yolunu bekleyen biri olduğunu anlayabilseydin hayatın değişirdi, bunu biliyorum... Ali'nin de gözleri doldu. -Sağol Güvercin, dedi. Sen çok iyi kalpli bir kızsın... Güzelsin... Ama... Güvercin sözünü kesti: -Kasabadan beni isteyenler var, bilesin istedim! Ali bir an durakladıktan sonra, -Sen benden iyilerine layıksın, diye devam etti. Biliyorum, köyde de seni sevenler var. Ama benim gönlüm sahibine uçtu bir kere, sana başka gözle bakamam... Güvercin yaşlı gözlerini Ali'nin gözlerine dikti. Ve ani bir kararla dönüp hızlı adımlarla uzaklaştı... Yüreği burkulan Ali de dönüp diğer istikamete doğru ağır ağır yürüdü. Duvarın arkasında başından beri onları dinleyen Devran, saklandığı yerden ayağa kalkarak, bir Güvercin'in, bir Ali'nin ardından baktı. Ali, "Biliyorum, köyde de seni sevenler var" derken kendisini kastetmişti. Fakat belli ki Güvercin'in gözü yükseklerdeydi. İçinin acıdığını hissetti Devran. O da mutsuzlar kervanına katılmıştı. Öyle ya, aşk kimi mutlu etmişti ki onu da etsin?.. *** Samira hapsolduğu odasında başını dizlerine koymuş ağlıyordu. Bir ara pencereden bir ses duyar gibi oldu. Başını kaldırıp baktı. Pencerenin dışında bir uçurtma alçalıp yükseliyor, rüzgârda salınan kuyruğu cama vuruyordu. Ali'nin uçurtmasını hatırlayıp heyecanlandı. Kalkıp camı açtı ve pencereye çıktı. Uçurtma kendisini davet eder gibi ayaklarının hizasında durmuştu. Uçurtmaya basarak evi terk etti. Uçurtma yükselerek onu uçurmaya başladı. Az sonra bulutların üstüne çıkmıştı. Çok geçmeden tekrar alçalmaya başladı.Aşağıda bir çağlayan vardı. Çağlayanın kenarındaki yeşillikte yukarı bakan Ali'yi hemen tanıdı. Ali uçurtmanın ipini çekerek yönlendiriyordu. Az sonra yumuşak bir inişle kendisini Ali'nin yanında buldu. Özlemle kucaklaştılar. Ne tatlı bir duygu idi sevdiğine sarılmak. Fakat tam o sırada duyduğu bir ses, bu tatlı rüyaya son vermişti. -Anneeee! Anneee! diye ağlıyordu küçük kız. Hemen yatağından kalkıp, çocuğu kucağına alarak susturmaya çalıştı: -Neyin var canım? Sus... Sus ağlama. Anne yok artık, anne yok. O cennete gitti bebeğim... > DEVAMI YARIN