Hande, Çetin'den ayrıldığında vakit öğleyi bir hayli geçmişti. Sıkkın bir şekilde Yıldız'dan Beşiktaş'a doğru inerken, hâlâ Sinan'ın duyarsızlığını düşünüyor, sebebini çözmeye çalışıyordu. Sabahleyin telefonda biraz tartışmışlardı. Hande emrivaki yaparak ailesiyle tanışmak ve bu ilişkinin adını koymak için İzmir'den gelmiş, Sinan ise işlerinin yoğun olduğunu öne sürerek kendisini sıkboğaz etmemesini söylemişti. "Acaba Sinan'ın hayatında başka biri mi var?" şüphesi Hande'yi yiyip bitiriyordu. En doğrusu Sinan'ın bürosuna gitmekti, ama adresi bilmiyordu. Çetin onun yeni bir ofis kiraladığını söylemişti. Yanından geçtiği parka girerek bir banka oturdu. Eğer Sinan'la olmazsa, Çetin'in kalbi de kapısı da kendisine açıktı. Bunu biliyordu. Ama bu sağırlık onu deli ediyordu. Mutlaka Sinan'ı bulup bunun sebebini öğrenmeliydi. Telefonunu çıkarıp bir kere daha denedi. Hâlâ kapalıydı. Bilinmeyen numaralar servisini arayarak Sinan Babacan'ın ofis telefonunu sordu. Neyse ki ofis numarası kayıtlarda vardı. Hemen numarayı telefonuna not edip aradı. -Babacan Hukuk Bürosu, buyurun? "Şükürler olsun" diye söylendi Hande. Sonra sekreterle konuşmaya başladı. -Merhaba. Sinan'ın cebi kapalı da, kendisine ulaşamıyorum. Büroda mı acaba? -Ne yazık ki Sinan Bey ciddi bir kaza geçirmiş efendim. Şu an hastanede. Hande şok bir halde ayağa kalktı: -Kaza mı? Ne kazası? Ağır mı? -Bilmiyorum efendim. Sanırım biraz ağır. Pardon, siz kimsiniz? -Ben Hande. Sözlüsüyüm. -Nasıl olur? Bana kaza haberini siz vermediniz mi? -Ne alakası var, ilk kez arıyorum. -Pardon, sabahleyin bir bayan aradı. Adı Hande imiş ve nişanlısıymış. Kazayı ailesine haber vermemizi istedi. -Garip... Hangi hastanede yatıyormuş Sinan?.. Peki, teşekkür ederim. Hande ağır ağır telefonu kulağından indirerek kapattı. Bu da ne demekti şimdi? "Adı Hande imiş ve nişanlısıymış... İyi ama Hande benim, nişanlısı benim. Ama ben aramadım ki... O halde kim bu Hande? Demek ki şüphelerim boşuna değilmiş. Başka biri varmış hayatında. Ve onun adı da Hande. Bu çocuğun Hande'lere karşı bir zaafı var galiba. Neyse, hele bir hastaneye gidip bakalım neler dönüyor..." *** Hiç açılmayacakmış gibi duran ameliyathane kapısı nihayet açılmış ve ameliyatı yapan cerrah görünmüştü. Sinan'ın ailesi ile Sevgi heyecanla ayağa kalkıp doktorun etrafını çevirdiler. -Doktor Bey, ben Sinan'ın babasıyım, dedi Mümtaz. Oğlumun durumu nasıl? Hepsi doktorun yüz ifadesinde ve mimiklerinde bir ümit ışığı yakalamak için yalvaran gözlerle bakıyordu... > DEVAMI YARIN