İki damla yaş süzüldü yanaklarından...

A -
A +

-Geçti. Bitti artık, korkma Türkçe biliyor musun? Ya da, Gurmance zane? Ben Arapça bilmiyorum. Haydi konuş benimle Mahzun bir ifadeyle Ali'ye bakan kız, güçlükle konuştu: -Şukran Teşekkur Ali gözlerinin dolduğunu hissetti. Duygulanmıştı. -Ben Ali. Şu ilerideki Akdere köyündenim. Senin adın ne? Kızın gözlerinden süzülen iki damla yaş, tozlu yanaklarında iz bırakarak aşağı doğru yol aldı. Dudakları titriyordu. -Samira, dedi yavaşça. Ali boynundaki heybesini çıkarıp savurarak dikenli tellerin ötesine, genç kızın yanına attı. -Al bunu, dedi. İçinde azık var, su var. Bir an önce buradan gitsen iyi olur. Kız yaralı bacağını tutarak "gidemem" anlamında başını salladı. Bu sırada bir motor sesi duyuldu. İkisi de sesin geldiği yöne baktılar. Suriye tarafında bir askerî araç kendilerine doğru yaklaşıyordu. Ali paniklemişti. Askerlere görünmemek için çalılığa doğru giderken kıza son defa seslendi: -Korkma, bunlar sizin askerler. Seni kurtarırlar. Allah'a emanet ol! Kız bir yaklaşan araca, bir çalılıkta kaybolan Ali'ye doğru bakıyordu. Ali, saklandığı çalılıkların arasından olay yerini görmeye çalıştı. Askerî araç durmuş, içinden inen Suriyeli askerler, ellerindeki mayın tarama aletiyle dikkatli bir şekilde patlamanın olduğu yere yaklaşıyordu. Askerlerden birkaçı yaralı gençleri taşırken, birisi de genç kızı omzuna atarak araca doğru taşımaya başladı. Ali, genç kızın, heybesini elinde sıkı sıkıya tuttuğunu fark etti. Kız uzaklaştıkça Ali'yi görebilmek için sürekli geriye bakıyordu. Az sonra iki araç da uzaklaşarak geldikleri yöne doğru gözden kayboldular. Ali, birkaç dakika önce hiç alışık olmadığı bir hareketliliğin yaşandığı bu yerde şimdi yapayalnız kalmıştı. Yavaş yavaş ortaya çıkıp, olayların yaşandığı yere bakarken, "Vay be" diye söylenmekten kendini alamadı. Tam dönüp gidecekti ki, dikenli tellere takılmış, rüzgârda dalgalanan mavi tülden eşarbı fark etti. Bu eşarbın biraz önce adamlardan kaçarken kızın elinde olduğunu hatırladı. Günün anısına eşarbı yanına almak istediyse de, oraya gitmesi delilik olurdu. Buna cesaret edemedi. Artık macera bittiğine göre işine dönmeliydi. Yamaçtaki sürüye baktı. Neredeyse gözden kaybolmak üzereydi. Adımlarını hızlandırdı. Fakat tam o sırada öyle bir şey oldu ki, kendisi de inanamadı. Rüzgârın tellerden kurtardığı eşarp havada uçarak gelip yüzüne kapandı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.