Şeyma, tebessümle Sevgi'ye bakarak; -Ağabeyim seni ailemize kazandırmakla harika bir iş yapmış yenge, dedi. Sonra oturduğu sandalyeden kalkarak Sevgi'nin elini tutup çekercesine yürüttü: -Haydi yukarı çıkalım! Evini merak etmiyor musun? -Aslında meraktan ölüyorum! Merdivenlerden üst kata çıkarlarken, Sevgi Sinan'ın ailesinin ne kadar iyi insanlar olduğunu düşünüyordu. Hele Şeyma'ya kanı çok ısınmış, kardeşi gibi sevmişti. Kızcağız acısına rağmen, kendisini mutlu etmek için çırpınıyordu. "Yenge" sözünün bu kadar tatlı olabileceğini daha önce hiç düşünmemişti. "Keşke bu rüya hiç bitmese" diye düşündü. Ama her rüyanın bir sonu vardı, ne kadar sürebilirdi ki! Şeyma kapıyı açıp, ışıkları yakmıştı. -İşte ağabeyimin senin için hazırladığı ev! Etrafa bakınan Sevgi, şaşkınlıktan ve hayranlıktan söyleyecek söz bulamadı. -Harika... Muhteşem! diye fısıldadı. Sağı solu kurcalayıp eşyaları inceledi. Burası hayallerinin çok ötesinde bir evdi. Mutfağı, yatak odasını, salonu hayranlıkla gezerken, Şeyma da onu takip ediyor, tepkilerini ilgiyle izliyordu. -Burada yaşayacağıma inanamıyorum! -Neden yenge? Çok mu lüks? Bu soru üzerine Sevgi, şaşkınlığını abartarak Şeyma'yı şüphelendirdiğini düşündü. -Yok yani, burada Sinan'la yaşadığımı düşünmek beni heyecanlandırdı. O harika bir insan. Tabii, evi de harika döşemiş. Çok zevkli. Şeyma balkon kapısına doğru yürüyerek; -Sen asıl balkonu görmelisin yenge, dedi. Manzarası muhteşemdir. Birlikte balkona çıktılar. Sevgi gördükleri karşısında söyleyecek söz bulamadı. Işıl ışıl Boğaz Köprüsü bir tablo gibi karşısında duruyordu. Temiz havayı içine çekerek mutlu bir şekilde iç geçirdi. Şeyma, bir müddet dalgın bir halde Sevgi'ye baktıktan sonra, ciddi bir ifade ile söylendi: -Yenge. -Efendim. -Ağabeyim iyileşir iyileşmez evlenin olur mu? -Bunu ne kadar çok istiyorum bir bilsen! Yeter ki o bir an önce aramıza dönsün... -İnşallah... Haydi gidip yatalım. Geç oldu. Hava da serin, üşütmeyelim. -Tamam. Sevgi uzandığı yumuşacık yatağın içinde derin düşüncelere dalmıştı. Daha bu sabah Sinan'ı bir daha görüp göremeyeceği bile şüpheliyken, şimdi ailesiyle birlikte onun evinde yatıyordu. İnanılmaz olaylar yaşamıştı. Keşke doğruyu söyleyebilse ve aynı şekilde kabul görseydi ama bu mümkün müydü? Ne kadar masumane olsa da yaptığı bir çılgınlıktı. Acaba bu hikâyeyi nasıl bir son bekliyordu? Aklına her gece yatarken sarılmaya ve dertleşmeye alışık olduğu oyuncak kedisi gelince, birden evini ve Hikmet Amcayı hatırladı. Acaba akşam eve gitmeyince Hikmet Amca ne yapmıştı? Kim bilir zavallı adamcağız ne kadar merakta kalmıştı. Yarın önce Hikmet Amcaya ve iş yerine uğrayıp bilgi vermeyi, sonra hastaneye gitmeyi kararlaştırdı... > DEVAMI YARIN