Yoğun bakım servisinin kapısını açan Pınar Hemşire, Sevgi'yi uyardı: -Sadece bir dakika. Nöbetçi doktor her an gelebilir. Beni zor durumda bırakma olur mu? -Tamam. Hemşire kapının dışında kaldı. İçeri giren Sevgi, usulca Sinan'a doğru yaklaştı. Kalp atışlarını gösteren makinenin çıkardığı "dıt, dıt" sesinden başka ses yoktu. Sinan'ın yüzünü ilk defa bu kadar yakından gördüğü için heyecanlanmıştı. Başındaki sargıda kurumuş kan lekeleri vardı. Yavaşça elini tuttu ve; -Sinan... diye fısıldadı. Uyan artık ne olur. Uyan da her şey eskisi gibi olsun. Yeter ki sen sağlığına kavuş, ben seni uzaktan sevmeye de razıyım. Canım benim. Sevgi'nin ses tonu giderek ağlamaklı bir hal alıyordu. Gözleri dolu dolu olmuştu. Hemşire gelip koluna girdi ve kapıya doğru yürüttü. Sevgi, geriye doğru bakarak Sinan'da bir kıpırtı var mı diye görmek istedi. -Acaba beni duyuyor mu? -Kim bilir, dedi hemşire. Kapıyı çekip çıktılar. ??? Güneş doğmuş, ortalık hareketlenmişti. Sevgi uzandığı koltukta uyurken, Pınar Hemşire önlüğünü çıkarıp sivil kıyafetlerini giymiş, aynanın karşısında saçlarını topluyordu. Nöbeti devralmış olan diğer hemşire içeri girerek elindeki hasta çizelgesini masanın üzerine bırakıp kahve makinesine yöneldi. -Günaydın. Sevgi duyduğu sesler üzerine uyanarak doğruldu: -Günaydın. O, güneş doğmuş! -Kalk Sevgi kalk, dedi Pınar Hemşire. Sana güzel haberlerim var. Sevgi birden ayağa fırlayarak heyecanla sordu: -Sinan uyandı mı yoksa? -Hem uyandı, hem de normal odaya alındı! -Nerede? Hangi odada? Beni ona götürür müsün? -Dur hele sakin ol. Benim nöbetim bitti, çıkıyordum. Haydi seni ona götüreyim oradan giderim. Buradaki eşyalarını al, artık yerin onun yanı. Orada senin için de bir yatak ve dolap var. Bu ne güzel bir haberdi. Hemen valizini, hırkasını, oyuncak kedisini kucaklayıp Pınar Hemşirenin peşine takıldı. Birlikte yürürlerken heyecanla konuşmayı sürdürdü: -Keşke beni uyandırsaydın onu odasına alırken. Bir şey söyledi mi? Geçmişini hatırlıyor mu? -Maalesef henüz konuşmuyor. Sadece bakıyor. -Bakıyor ha? Bu da güzel. Belki beni görünce hatırlar. Ah, kalbim yerinden çıkacak sanki. Hangi odada? -Sabırlı ol, gidiyoruz işte. Az kaldı. Koridoru dönüp yürümeye devam ettiler. Sevgi'ye bu yol hiç bitmeyecekmiş gibi geliyordu. Halbuki sadece birkaç oda geçmişlerdi. Nihayet Pınar Hemşire yavaşladı. -İşte burası. Ben gidiyorum. Akşama görüşürüz. -Çok teşekkür ederim, her şey için. Hemşire gidince, Sevgi kapının önünde durup derin bir nefes aldı. Kapının kolunu yavaşça çevirerek açtı... > DEVAMI YARIN