Sinan'ın ailesi hastaneden gittikten sonra Sevgi bir müddet olanları düşündü. Demek ki Yalçın kendisini takip ederken Sinan'ın ailesini tanımış, Şeyma'yı dışarıda görünce de her şeyi bir bir söylemişti. Kim bilir belki de, "Bu kız sizin sandığınız gibi Sinan'ın sözlüsü falan değil. Kendisi bizim mahallede bir harabede kalıyor. Basit bir gazete satıcısı. Daha düne kadar caddelerde mendil satıyordu. Sinan'ın kaza geçirmesini fırsat bilerek kullandı" demişti. Her şeyi dosdoğru söylemiş olsa yine iyi, belki de aslı astarı olmayan bir sürü şey anlatmıştı. O kadar uzun konuştuklarına göre... "İyi ama, bütün bunlara rağmen Şeyma bana neden o kadar iyi davranıyor?" diye düşündü. Belki de şimdilik yüzüne gülüp, arkadan kim olduğunu araştıracaktı. Belki Yalçın'ın dediği yerlere gidip soruşturacaktı. Belki evde anne-babasına anlatacak, bir durum değerlendirmesi yapacaklardı. Öyle ya, hastanede kalmak istemediğine göre... "Yapacak bir şey yok" diye düşündü. "En iyisi, hâlâ vakit varken, Sinan'la aynı havayı solumanın tadını çıkarmak... Zaten bugün yarın bu rüya bitecek değil mi?.." O gün Sevgi, Sinan'ın her şeyi ile yakından ilgilendi. Terlediğinde, terini sildi. Kımıldayacak olsa, belki bir yeri ağrıyordur diye koşup hemşireyi çağırdı. Serumlarını takip etti. Sık sık ailesini arayarak durum raporu verdi. Gecenin sessizliğinde ona hatıralarını, duygularını, özlemlerini anlattı. Kaç gündür gazetesini okuyamadığını düşünüp, belki duymak ister diye her haberi, her makaleyi tek tek okudu. Onu tanımasına sebep olan gazeteyi sevip okşadı. Sabaha karşı da oturduğu kanepede derin bir uykuya daldı. *** Uyandığı zaman güneş çoktan doğmuş, hastanenin koridorlarında hareketlilik başlamıştı. İlk işi Sinan'ı kontrol etmek oldu. Onun yatağına doğru bakınca birden heyecanlandı. Uzun zamandır ilk defa yan tarafı üzerine yatmış, elini de yanağı altına koymuş uyuyordu. Sanki hasta değil de sağlıklı bir insan uyuyuşuydu bu. Bir müddet heyecanla baktı yüzüne. Seslenip uyandırmaya kıyamadı. Hemşireye durumunu sormak üzere dışarı çıktı. Koridorda yürürken, kalabalığın arasında bir an Hikmet Amcayı görür gibi oldu. Sanki uzaktan kendisine doğru geliyordu. Meraklandı. Durup bekledi. Acaba gerçekten o muydu? Kötü bir şey mi olmuştu? Yoksa Şeymalar ona gidip, "Şu kimsesiz kızına sahip çık, düşsün bizim yakamızdan" diye onu uyarmışlar mıydı? İşte, gerçekten de gelen Hikmet Amcaydı. -Hikmet Amca! Ne işin var senin burada? diye karşısına çıktı. Hikmet Amca Sevgi'yi birden karşısında görünce şaşırdı: -Ah kızım, ben de odanı nasıl bulacağım diye düşünüyordum. -Hayrola, bir şey mi oldu? -Bir şeyler oldu ama, burada ayaküstü konuşmayalım. Odana gidelim de orada konuşuruz. Hem şu meşhur Sinan Beye de bir geçmiş olsun derim. -Peki, gidelim o zaman. Sevgi önden gidiyor, Hikmet Amca arkasından takip ediyordu. "Korktuğum nihayet başıma geldi" diye düşündü Sevgi. "Kaçınılmaz son..." > DEVAMI YARIN