Lamia aniden ağrıyan belini tutunca, Samira kendi acısını unutup annesine destek olarak sedire oturttu: -Sen kendini yorma canım annem, ben ne güne duruyorum? Lamia acı içinde kıvranarak söylendi: -Ağrılar bütün vücudumu sardı kızım. Benden hayır yok artık... "Benden hayır yok" sözü Samira'nın içini parçalamıştı. Her gece bir kâbus gibi malum sonu düşünse de, annesine ölümü hiç yaklaştırmak istemiyordu. Onsuz ne yapardı bu cehennem gibi evde? Üzgün bir ifadeyle annesinin alnındaki teri silerek, -Bugün şifalı ot toplayamadım anne, dedi. Yarın bol bol toplarım. Bir güzel kaynatıp içiririm, iyi gelir inşallah. -İnşallah kızım, inşallah. Şişedeki içkiyi bitiren Zahit, anne ile kızın bu hastalık muhabbetinden sıkılmıştı. Şişeyi masaya vurarak bağırdı. -Eeeh, kesin zırlamayı be! Samira irkilerek korkuyla baktı üvey babasına. Adam kafayı bulmuştu belli ki, ayakta zor duruyordu. -Samira! Git bakkaldan içki al bana! -Bende para yok, dedi Samira. Zahit sallanarak kıza doğru bir adım yaklaştı. -Para yokmuş. Bana yalan söyleme tamam mı! İğne oyalarından aldığın para ne oldu ha?!. -Onu annemin tedavisine saklıyorum, dedi Samira. Lamia da merhamet dilenircesine boynunu büktü: -Kızımın göz nuru dökerek kazandığı parayı harama verme Zahit. Yazık günah... Gözleri dönen Zahit, ani bir öfke ile elindeki şişeyi fırlattı. Samira son anda kafasını eğince, ıska geçen şişe karşı duvarda patladı. Yerde oturan küçük çocuklar korkudan ağlamaya başlamışlardı. Zahit ağzından tükürükler saçarak öfkeyle bağırdı: -Bana akıl vermeyin be! Siz benim kazandığım paraları yerken iyi, değil mi? İçki istiyorum dedim, hemen! Lamia kızının elini tutup sıktı. -Git kızım, git al gel. Samira yutkundu. Dudakları titriyor, sıcacık yaşlar gözlerine hücum ediyordu. Gözlerini Zahit'ten kaçırarak hızlı adımlarla odasına geçti. Odada yalnız kalınca elinde sıkı sıkıya tuttuğu heybeyi fark etti. İyi ki bu karmaşada onun ne olduğunu soran olmamıştı... > DEVAMI YARIN