Samira evde hapis kalmıştı!

A -
A +

Züleyha gittikten sonra Zahit de küçük çocukları yanına alarak evden ayrılmış, giderken de kapıyı Samira'nın üzerine kilitlemişti. Evde hapis kalan Samira, radyoyu kurcalayarak Türkçe yayın yapan istasyon aramaya başladı. Acaba Ali ne gibi şarkılar dinliyordu? İşte sözlerini anlayabileceği, üstelik hislerine tercüman olan bir şarkı bulmuştu. Teybin kayıt düğmesine bastı: Ay gibisin mübarek, doğdun yarı geceme Gir şu garip gönlüme, sultanım ol gel Sustu benim dillerim, kilit vurdum heceme Sensiz tutmaz dizlerim, dermanım ol gel Samira, kaydettiği şarkıyı gözyaşları içinde tekrar tekrar dinleyerek ezberlemeye çalıştı. Bu şarkıyı Ali'ye hitaben söylemeyi düşündü, fakat Ali ile karşı karşıya gelmek artık hayal olmuştu... *** Şakir Ağa, eğer kasabaya veya şehre gitmemişse, gününün çoğunu kahvenin önündeki çardak altında nargile içerek geçirirdi. İşleri ve işçileri Salim Kahya yönetir, Şakir Ağaya sadece akıl danışmak için ihtiyaç duyulurdu. Şakir Ağa yine çardağın gölgesinde nargile keyfi yaparken, küçük çocuklarıyla bakkaldan çıkan Zahit'i gördü. Yanında köylülerle konuşan Salim'e dürterek Zahit'i çağırmasını istedi. -Zahit! diye seslendi Salim. Zahit bakınca da eliyle "gel" diye işaret etti. Zahit çocuklarını orada bırakıp, aceleyle çardağa gelerek selam verdi. Selamını alan Şakir Ağa, yanında yer gösterdi. -Buyur Zahit, şöyle yanıma gel. Zahit, sıkılgan bir ifadeyle Şakir Ağanın gösterdiği yere yerleşirken, Salim Kahya kalktı: -Ağam ben içerideyim, bir emriniz olursa seslenin. Şakir Ağa başı ile "gidebilirsin" işareti yaptı. Salim giderken diğer iki köylüye de "gelin benimle" diye işaret etti. Hepsi giderek onları yalnız bıraktılar. Şakir Ağa, Zahit'in peşinden gelen çocukları sevip, ceplerine harçlık sıkıştırırken, Zahit de az sonra Şakir Ağanın soracağı soruya cevap hazırlamakla meşguldü. Çocukları yanaklarından öpen Şakir Ağa, -De hadi gidin oynayın, diyerek onları başından savdı. Sonra da Zahit'in beklediği soruyu sordu: -Kızı ikna ettin mi? Bir pürüz yoktur inşallah? Zahit ezilip büzülerek, -Estağfirullah ağam, pürüz çıkarmak kimin haddine? dedi. Lakin, malum anasını kaybetti, yastadır. -Elbette, dedi Şakir Ağa. Anlıyorum. Amma, yası fazla uzatmak iyi değildir. Yarın akşam düğüne getir, açılır. Ben de yakından görmüş olurum. Malum, evleneceğin kızı görmek adettendir. -Siz nasıl münasip görürseniz Şakir Ağa. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.