Karşı duvarın dibinde gazete okuyormuş gibi yaparak Sevgi'nin telaşını izleyen bir çift göz vardı. Bu, Sevgi'nin mahalleden tanıdığı Yalçın'dı. Yalçın, ikide bir saatine ve kapıya bakan Sevgi'nin birini beklediğini düşünüyor, onun kim olduğunu merak ediyordu. Tezgâhın ardındaki dar alanda sıkıntıyla gezinen Sevgi bir ara oyuncak kedisinin yanında durarak onunla konuşmaya başladı: -Çok geç kaldı... Sence neden Garfi?.. İşi mi çıktı?.. Hasta mı yoksa?... Bugün gelmeyecek mi?... Tekrar kapıya doğru bakınca birden yüzü sevinçle aydınlandı. -Ah, işte! Yalçın dönüp merakla Sinan'a baktı. Geç kaldığı için koşar adımlarla iskeleye giren Sinan bayie doğru yaklaşırken birden ayağı kaydı ve sırt üstü yere çakıldı. Çantası ve evrakları havada uçuştu. Başı beton zemine fena çarpmıştı. Dehşetle olanları izleyen Sevgi'nin ağzı ve gözleri sonuna kadar açılmıştı. Bir anda insanlar koşturarak yerde hareketsiz yatan Sinan'ın etrafını sardı. -Eyvah eyvah! -Çok kötü düştü! -Biri ambulans çağırsın! Sevgi panik halinde bayii terk ederek kalabalığa doğru koştu. -Çekilin! Çekilin, o benim nişanlım! Yalçın şaşkın bir halde olanları izliyordu. Sinan'ın başı altında küçük bir kan gölü meydana gelmişti. Birileri dağılan çantasını ve evraklarını toplarken, Sevgi, yerde hareketsiz yatmakta olan Sinan'ın kanayan başını kucağına almış panik halinde bağırıyordu: -Ambulans çağırın! Ambulans çağırın ne olur!.. Sinan, Sinan ölme hayatım. Sakın ölme! Sana bir şey olursa ben ne yaparım?... *** Ambulans yoğun İstanbul trafiğinde siren çalarak yol bulmaya çalışırken, sağlık görevlisi Sinan'a ilk müdahaleyi yapıyordu. Üstü başı kan içinde kalmış olan Sevgi Sinan'ın elini avuçları arasında tutarak onun yaşaması için âdeta yalvarıyordu: -Yetişecek mi?.. Hastaneye yetişecek mi?... Kurtarın onu ne olur! -Hanımefendi sakin olun lütfen, elimizden geleni yapıyoruz... > DEVAMI YARIN