Sevgi yorgun, bitkin ve uykusuz bir halde oturduğu koltukta ameliyatın bitmesini beklerken, hastaneye giren orta yaşlı karı-koca ile bir genç kız, yüzlerinde korku ve endişe ifadesi olduğu halde Sevgi'nin hizasında durarak konuşmaya başladılar. Kadın, çaresiz bakışlarını etrafta gezdirerek; -Nerede acaba? Kimden soracağız? diye söylendi. Genç kız, ağlamaklı bir halde annesinin kolundan tuttu: -Ya ağabeyime bir şey olduysa anne, ne yaparız biz? -Sus kızım sus, ağzını hayra aç! -O nasıl söz Şeyma, diye çıkıştı babası. Allah korusun! Şurada hemşire odası var, gelin onlara soralım. Sevgi onların Sinan'ın ailesi olduğunu düşünerek, oturduğu yerden kalkıp çekingen bir ifadeyle yaklaştı: -Af edersiniz efendim, siz... Üçü birden ona döndü. Üstü-başı kan içinde olan genç kızın elindeki Sinan'ın çantasıyla pardösüsünü hemen tanımışlardı. -Biz Sinan'ın ailesiyiz kızım, dedi adam. Onu siz mi getirdiniz buraya? -Evet efendim. -Oğlum nasıl kızım, diye atıldı kadın, durumu çok mu kötü? Sevgi, imdat istercesine kendisine bakan aile bireylerini süzerek; -Ameliyata gireli dört saat oldu, dedi, ben de merakla sonucu bekliyorum. Kadın telaşla sordu: -Durumunu kimden öğrenebiliriz kızım? Sevgi, aileden biriymiş gibi sıcak bir eda ile cevapladı: -Ancak ameliyattan çıkınca öğrenebiliriz anneciğim. Dua edelim de Allah onu sevenlerine bağışlasın. Sevgi'nin "anneciğim" sözü üzerine karı koca şaşkın bir halde bakışırken, kızları Şeyma heyecanla gülümsedi: -A, yoksa siz... Siz Hande yengem misiniz? Sevgi mahcup bir halde başını öne eğerek fısıldadı: -Evet... Kız birden Sevgi'ye sarılarak ağlamaya başladı: -Yenge! Bir an endişeyle boşluğa bakan Sevgi, sonra yavaşça gözlerini yumarak yorgun başını kızın omzuna bıraktı... > DEVAMI YARIN