"Türkiye'ye gelin gitmek mi?"

A -
A +

Samira küçük çocuğu banyo yaptırıp uyutmuş, diğerini leğende yıkıyordu. Su döküp sabunlarını akıttıktan sonra havlu ile kurularken kapı vuruldu. Yer sofrasında tek başına yemek yiyen Zahit kapıyı açması için Samira'ya baktı. Samira havluyu çocuğun eline tutuşturarak, -Rana'cığım tut havlunu, dedi, ben kapıya bakıp geleyim. Çocuk leğenin içinde havluya sarılı bir vaziyette beklerken, dışarı giden Samira çok geçmeden geri döndü: -Salim kahya, dedi Zahit'e. Seni çağırıyor. Zahit, "Salim kahya" ismini duyunca alelacele kalkıp kapıya gitti. Az sonra canı sıkkın bir halde geri geldi. -Şakir Ağa çağırmış, diye söylendi. Borcunu isteyecektir alçak tefeci! *** Güneş doğalı bir saati geçmişti. Sürünün yanında yürüyen Ali, koltuğunun altında tuttuğu kocaman uçurtmayı özenle taşıyor, Samira ile haberleşmek için keşfettiği bu yöntemden dolayı kendiyle iftihar ediyordu. Acaba her şey düşündüğü gibi gidecek ve plan başarılı olacak mıydı? Bunu anlamak için sabırsızlanıyordu. Sınırı gören tepeye vardığı zaman durup rüzgârı kontrol etti. Fena değildi. Üstelik rüzgâr Türkiye'den Suriye'ye doğru esiyordu. Bu, işini kolaylaştıracaktı. Otlayan sürüye dönerek, sanki kendisini anlayacaklarmış gibi; -Haydi size afiyet olsun! diye seslendi. Yaramazlık edip başıma iş açmayın ha! diye de tembihledi. Heybesini her zamanki gibi bir çalının gölgesine koyarak, boynunda dürbünü, elinde uçurtmasıyla geniş kayalığın üzerine çıkıp oturdu. Heyecan içinde Samira'nın geleceği yolu gözetlemeye başladı. *** Samira ile Züleyha geleceğe dair hayaller kurarak dere boyunda yürüyorlardı. -E, Samira, dedi Züleyha, Türkiye'ye gelin gidersen bir daha görüşemeyecek miyiz? -Türkiye'ye gelin gitmek... diye ümitsizce söylendi Samira. Ne kadar tatlı fakat ne kadar da imkânsız bir söz! -Neden imkânsız olsun ki. İki gönül bir olduktan sonra! -Aramızdaki dikenli telleri unutuyorsun! -Canım sınır kapısından geçersin sen de... -Ah Züleyha! Benim kastettiğim sınırdaki dikenli teller değil! Kim bilir daha ne engeller çıkacaktır karşımıza. -Engeller aşılmak içindir Samira, diye arkadaşına güç vermek istedi Züleyha. -Bilmiyorum, dedi Samira. Fakat orada bir yürek beni bekliyor, bunu biliyorum ya, bu bana yetiyor... Onu düşündükçe öyle mutlu oluyor öyle teselli buluyorum ki anlatamam. İleride ne olacağını hiç bilmiyor, tahmin edemiyorum. Rabbim hakkımızda hayırlısını versin. Samira deredeki taşlardan seke seke karşı kıyıya geçti. Ağaçların arasındaki papatyalardan bir tane kopararak irticalen duygularını anlatan bir şiir okumaya başladı. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.