Yüzü nasıl da kızarmıştı Ali'nin!

A -
A +

Ali, mektubu kaç kere okuduğunu hatırlamıyordu. Okudukça Samira'yı daha yakından tanıyor, iç dünyasını keşfediyordu. Belli ki şair ruhlu ve ince duygulu bir kızdı. Hüzünlü, içe kapalı ve yalnızdı. Güvenebileceği, dertlerini paylaşabileceği birine ihtiyacı vardı. Türk asıllı olması daha bir hoşuna gitti Ali'nin. Fakat, bir de annesi hasta olmasaydı! Belli ki kadıncağızın durumu iyi değildi. Ona bir şey olursa Samira dikenli tellerin ötesinde hepten yalnız kalacaktı. Derin bir iç geçirerek mektubu zarfına koyup cebine yerleştirdi. Artık ağız tadıyla börekleri yiyebilirdi. Bu dağ başında azıksız kaldığı günlerin acısını çıkarırcasına, büyük bir iştahla yerken, ağacın dalında bir karganın kendisine baktığını gördü. -Hiç bekleme, diye söylendi. Zırnık vermem bu sefer! *** Ali, dışarının aydınlığından faydalanmak için pencerenin önüne kadar çektiği masada Samira'ya cevap yazıyordu. Arada bir Samira'nın mektubuna ve fotoğrafına bakıyor, ondan ilham almaya çalışıyordu. "Samira, güzel Samira! Asıl sen benim dünyama gün gibi doğdun. Anlamsız hayatımın anlamı oldun. Seni görmeye öyle alıştım ki, ya bir gün gelmezsen ne yaparım diye ödüm kopuyor! Geceleri seni düşünmekten uyku girmiyor gözlerime. Sabah olsun, güneşim doğsun diye bekliyorum..." Ali yazmaya devam ederken dışarıdan Güvercin'in sesini duyunca durakladı. -Anam tike kebabı yapmıştı Hatice aba. Biraz da sana yolladı, buyur. -Sağol Gögerçin. Niye zahmet ettin? İçeri buyur hele. "Yapma ana! Yapma ana! Sırası mı şimdi?" diye içinden söylendi Ali. Güvercin'in içeri girmeden gitmesi için dua etti. Fakat; -Ali evde mi? Bir selam verip de gideyim bari! diyen Güvercin içeri dalmıştı bile. -Geç geç, Ali içerde, diyordu annesi. Ali panik halinde masanın üstündekileri toplamaya çalışırken, Güvercin odaya girdi. -Ne yapıyorsun Ali? Ali telaşını gizlemeye çalışarak, -Hoş gelmişsin Güvercin, diye karşılık verdi. Ne olsun, oyalanıyorum işte. Fakat Güvercin Ali'nin bir şey saklama telaşını çoktan fark etmişti. - Ne saklıyorsun öyle? diye sordu. -Hiç, hiçbir şey canım! Bu "hiçbir şey"in aslında "çok şey" olduğu Ali'nin her halinden belli oluyordu. Yüzü nasıl da kızarmıştı. Ali'nin bu davranışı Güvercin'in merakını daha da kamçıladı. Muhakkak kendisinden utanacağı bir şeyler yazıyordu ki göstermek istemiyordu. "Belki de benimle ilgilidir" diye düşündü. - Hadi, bakayım şuna ne olur! diye üsteledi... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.