Yazımızın başlığında “FAK-FUK-FON” deyince en çok da genç nesil ne olduğunu merak etmiştir?
Dünyada dört bir tarafı denizlerle çevrili geniş tarım arazileri, jeopolitik avantajları fevkalade imparatorluk mirası ve daha saymakla bitmeyecek olağanüstü imkânları olup da bir türlü yoksulluktan ve gelir dağılımı adaletsizliğinden kurtulamayan nadir ülkeler arasında olduğumuz istatistiki rakamlarla sabittir.
Yoksulluk son 20, 30, 40 yılın değil maalesef her daim süregelen bir mesele. 2-3 kuşak öncesi büyüklerimize sorduğumuzda hep inanılmaz fakirlik sefalet hikâyelerini duyarız. İnternetten basit bir araştırma yaptığımızda bile eski dönemlerde açlıktan ölen çocuk haberlerinin gazetelere-belgelere yansıdığını öğreniyoruz.
Güncel istatistiki rakamlara bakıldığında yoksul sayısının hâlen azımsanmayacak sayıda olduğu görülmektedir. Sadece Aile Bakanının her ay şu kadar milyar yardım yaptık açıklamalarıyla kişi başına düşen yardım miktarına baktığınızda bile hemen fark edeceksiniz.
Öyle ki aile destek programı adı altında yoksul ailelere verilen aylık 850-1.250 TL arasında değişen fındık kabuğunu doldurmayacak bu destek kaldırılınca bile aileler feveran etti…
Yoksulluk ve sefaletle mücadele etmek gayesiyle 1980’lerin ortasında sosyal güvencesi olmayan fakr-u zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlara yardım etmek için “Sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik fonu” kurulmuştu.
1986 yılında 3294 Sayılı Kanun ile kurulan bu fon halk arasında “Fakir-Fukara”nın kısaltılmasıyla “FAK-FUK-FON” adıyla yer almıştır.
Üçlü koalisyon döneminde 2001 yılında Dünya Bankasından alınan yardımın bir bölümü bu fona aktarılmıştı.
Bugünün “FAK-FUK-VAKFI”nı ise Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları teşkil etmektedir. Ancak yardımların içeriğine bakıldığında son derece kifayetsiz olduğu görülmektedir.
Belediyeler Kanununa bakıldığında belediyelerin ana görevlerinin imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel altyapı, coğrafî ve kent bilgi sistemleri, çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar… şeklinde sıralanmaktadır.
Ancak özellikle son yerel seçimlerden sonra büyükşehir belediyelerinin başta ulaşım ve diğer altyapı yatırımları gibi hayati öneme sahip uzun vadeli plan ve programlar yerine kısa vadeli boya-badana makyaj niteliğindeki hizmetlere yöneldiğini müşahede etmekteyiz.
Diğer yandan çeşitli adlar altında kaynakların bir FAK-FUK-FON edasıyla ihtiyacı olup olmadığına bakılmaksızın savurdukları görülmektedir.
Anlayacağınız yardım ediyorlar “MIŞ GİBİ” göz boyamakla meşguller. Bulundukları belediyeyi atlama taşına çevirmiş olduklarını anlamak için şöyle göz ucuyla bakmak bile yeterli. Hele ki tamamen ideolojik saiklerle hareket edilen belediyelerde ise merkezde nasıl olsa oylar garanti… merkezi ihmal et. Kaldırımı bile yenileme… Ama oy alınamayan kenar mahallelerin kırsalın gözünü boyayacak Fak-Fuk-Fon faaliyetlerinde tam gaz ileri!..
Hangi partiden olursa olsun tüm belediye başkanlarına sesleniyorum!
Bu millete yazık etmeyin!
Bu milleti seviyorsanız öyle kömür, makarna, lokanta, internet, 3-5 kuruş sadakayla göz boyamaktan vazgeçin artık…
Ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyorsunuz.
77 sülalenizi işe alacağınıza, hakikaten fakir fukara olan aile fertlerinden sadece birine istihdam sağlayın yeter… Bunu yapan belediye başkanı en yüce insandır.
Burada başta muhalefet olmak üzere tüm partilerin samimiyeti TBMM’ye verilecek eş-dost akraba kayırmacılığının yasaklanmasına ilişkin verilecek kanun teklifinde sergilenecek tutumlarında ortaya çıkacaktır.
Öyle sadece kanun çıkarmak da yetmez. Çıkarılacak kanunda eş-dost akraba kayırmacılığı yapanlara çok ağır müeyyidelere de yer verilmelidir.
Diğer yandan hükûmetin 2006 yılında SGK çatısı altında öngörülen Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğüne ilişkin düzenlemenin tekrar hayata geçirmesinin ne kadar elzem olduğu ortaya çıkmıştır.
Türkiye yüzyılında yoksulluğu ve gelir dağılımı adaletsizliğini yok etmek istiyorsak; yoksulluğun derin analizini yapmamız gerekiyor.
Ayrıca tek çatı altında tüm yoksul ve muhtaç vatandaşlarımıza objektif gelir kriterlerine göre mümkün olduğunca kamu ve belediyelerde istihdam sağlanması, istihdam sağlanamayanlara ise “sadaka” niteliğindeki yardımlardan ziyade cazip teşviklerle özel sektörde istihdamlarının sağlanması elzemdir…
Son olarak toplumumuzun temeli olan ailelere özellikle de çocuklu ailelere dişe dokunur gerçek desteklerin hayata geçirilmesinin hayati ehemmiyet arz ettiğini tekrar vurgulayalım...
İsa Karakaş'ın önceki yazıları...
Gerçekten çok iyi analiz yapmışsınız. Tebrik ederim.
Bugünkü yazınız çok haklı sizi takdir ederim